Bugün otomotiv endüstrisinde müthiş, fakat kaçınılmaz ve doğal bir dönüşüm gözlemliyoruz. Bu dönüşüm etrafınızdaki genç akrabalarınızın, üniversite öğrencilerinin, hatta kristal kuşak dediğimiz 10’lu yaşlarında olan çocukların fikirlerini, düşüncelerini gördüğümüzde ayak seslerini duyuran bir şeydi. Mobilite konusundaki farklı istek ve ihtiyaçlarla birlikte daha çevreci yaklaşımlar bu dönüşümün itici gücünü oluşturuyor. Biraz daha detaya girersek, kirletici gazların ve beraberinde taşıdıkları partiküllerin salınımı, yani emisyon konusu AB ve dünya gündeminde ana başlık olarak yerini aldığı günden itibaren otomotiv sektörü her zamankinden daha hızlı bir evrim geçirmeye başladı. Son gelinen noktada, içten yanmalı motor teknolojisi artık evriminin son aşamasına gelmek üzere olduğu için mevzuatın beklediği emisyon değerlerine ulaşması gittikçe zorlaştı. Bununla birlikte fosil yakıt rezervlerinin de önümüzdeki çeyrek asırda daha da azalacağı gerçeğiyle sektör elektrifikasyon başta olmak üzere daha çevreci enerji kaynaklarına yönelerek yeni bir yön çizmeye başladı. Otomobilin kullanacağı enerji kaynağı yenilenebilir ve temiz bir kaynak olduğu sürece bu dönüşümü oldukça önemli bir adım olarak görüyorum. Elbette otomobil üreticileri bu denklemin sadece bir parçasını oluşturuyor. Çözülmesi gereken asıl konu ise, dünyanın enerji ihtiyacını fosil yakıt bağımlılığından kurtarıp yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimin yaygınlaştırılması.
X
Üye Girişi
Üye Ol