Modern zamanlarda benzeri görülmemiş bir küresel sağlık krizi yaşıyoruz. Devletler, şirketler, hastaneler, okullar ve diğer kuruluşlar, yazar David Faster Wallace’ın “gerçek liderler” diye adlandırdığı kişilere şu an hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor. Wallace, bu liderleri şöyle tanımlıyor: “Kendi bireysel tembelliğimizin, bencilliğimizin, zayıflığımızın ve korkumuzun kısıtlarını aşmamıza yardımcı olan, kendi başımıza yapabileceğimizden daha iyisini ve daha fazlasını başarmamızı sağlayan kişiler.”
Son 20 yıldır kriz dönemlerinde cesaretlerini kanıtlamış liderler hakkında araştırma yapıyorum ve bu sayede gerçek liderlerin lider doğmadıklarını, başkalarının zorlukları aşmasına yardım edebilme becerisinin DNA’larına işlenmediğini biliyorum. Bu liderler daha ziyade sonradan olurlar. Bunlar krizlerde yetişirler. Liderler zor zamanlarda insanları sarmalayan ve onlara ilham veren bazı temel davranışlarda bulunduklarında “gerçek” bir lider olurlar. Covid-19 ülkeden ülkeye, şehirden şehre, mahalleden mahalleye sıçrarken gelin tarihteki bazı ikonlaşmış liderlerin büyük belirsizlikler, gerçek tehlikeler ve kolektif korku karşısında nasıl davrandığına bakarak dersler çıkaralım.
İnsanların korkularını fark edin ve metaneti teşvik edin.
ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in 1933 yılında, Büyük Buhran’ın tam ortasında yaptığı yemin töreni konuşmasından şu meşhur cümleleri çoğumuz biliriz: “Korkmamız gereken tek şey… korkunun kendisidir.” Roosevelt bunun ardından kriz karşısında ülkenin sahip olduğu güçlü yönlere işaret etti: “Bu, bilgelikle ve cesaretle yaklaşıldığında çözülemeyecek bir sorun değildir. Pek çok çözüm yolu vardır ancak sadece konuşarak asla çözülemez. Harekete geçmeli ve bunu hızlıca yapmalıyız.”
Bu konuşmanın üzerinden 10 yıl geçmeden bu kez İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin saldırılarıyla boğuşan Birleşik Krallık’ta, Başbakan Winston Churchill halkını inançlarını kaybetmemeye teşvik etti: “Yenilmeyecek ve düşmeyeceğiz, sarsılmayacak ve yorulmayacağız. Ne muharebenin ani şoku ne de uzun süreli ihtiyat ve gayretin imtihanları bizi yıpratamayacak. Siz bize gereken araçları verin, biz de bu işi bitirelim.”
İş dünyasındaysa Katharine Graham gibi örneklere bakalım. 1971 yılında The Washington Post’un yöneticisi olan Graham hükümetin, Pentagon Belgeleri’nin yayınlanmasını durdurma taleplerine özgür basının boyun eğmeyeceğini ilan etti ve kendi korkularını yendi, ardından editör ve muhabirlerine de aynısını başarmaları için yardım etti. Graham’ın yönetimindeki gazete ABD’nin Vietnam’da yaptıklarıyla ilgili bir dizi aydınlatıcı makale yayınlamaya başladı.
İş dünyasından bir diğer örnek Dick’s Sporting Goods CEO’su Ed Stack. Stack ABD’de olağanüstü bir artış gösteren silahlı okul saldırıları karşısında yönetim kurulunu ve yönetici ekibini silahlanma hakkı savunucularının hiddetine maruz kalma ve ciddi bir gelir düşüşü risklerini almaya ikna ederek şirketin mağazalarında ateşli silah satışını durdurmuştur.
Bugün bir lider olarak bir göreviniz bir kati bir dürüstlük göstermek; yani topluluğunuz, şirketiniz, kâr amacı gütmeyen kuruluşunuz ya da ekibinizin karşı karşıya olduğu zorluklar konusunda açık olmak. Diğer görevinizse sizin ve ekibinizin, gündelik olarak karşı karşıya kaldığınız tehditlerle başa çıkmak için gereken kararlılık, dayanışma, güç, ortak amaç, insanlık, nezaket ve dayanıklılık gibi kaynaklara sahip olduğunuz konusunda güvenilir bir şekilde umut vermektir. Çalışanlarınızın çoğunun sağlıkları, mali durumları ve pek çok örnekte işlerini kaybetmek konusunda endişelendiklerini unutmayın. Durumun ne kadar korkutucu göründüğünü anladığınızı ama bu fırtınayı atlatmak için birlikte çalışabileceğinizi açıklayın.
Eğer güncel bir rol model isterseniz New York Valisi Andrew Cuomo ya da Michigan Valisi Gretchen Whitmer’a bakın. İkisi de kriz liderliği konusunda bize ustalık dersi veriyor, eyaletlerinin karşı karşıya olduğu durumun ciddiyetini açıklıyor, koronavirüsle mücadele için kullandıkları kaynakları ortaya koyuyor ve vatandaşları daha güçlü ve daha merhametli davranmaya çağırıyorlar.
Takipçilerinize Rahip William Coffin’in sözleriyle ilham verin: “Cesaret çok önemli bir erdemdir. Korkudan ölecek miyiz yoksa korkudan yaşayacak mıyız?
İnsanlara bir görev ve amaç verin.
Gerçek liderler bireyleri topluluğun tamamına hizmet edecek şekilde hareket etmeye iter, insanlara yapacakları işler verirler.
Örneğin Başkan Abraham Lincoln ABD İç Savaşı sırasında kuzey eyaletlerdeki erkekleri savaşmaya teşvik etti ve gönderdi, Rahip Martin Luther King Jr. ise 1950’lerin sonu ve 1960’ların başında yurttaşlık hakları hareketi ivme kazanırken takipçilerinden oturma eylemleri, yürüyüşler ve başka şekillerde ırk ayrımcılığını protesto etmelerini istedi. Roosevelt ilk yemin töreni konuşmasında vatandaşlarına bir bankacılık krizine yol açılmaması amacıyla paralarını bankalarda tutmalarını söyledi, ardından eşi First Lady Eleanor Roosevelt Amerikalı kadınlara seslenerek babaları, kardeşleri, eşleri ve oğulları İkinci Dünya Savaşı’nda çarpışmaya giderken onları da ülkedeki fabrikalarda çalışmaya çağırdı.
Daha küçük ölçekteyse Antarktika kaşifi Ernest Shackleton’ın liderliğine bakabiliriz. Shackleton 1915 yılında keşif gemisi The Endurance buza çakıldığında ve tayfasıyla birlikte şiddetli bir kışı yüzen bir buzdağının üzerinde geçirmek zorunda olduklarını anladığında herkesin olağan görevlerine devam etmesini istedi: Gemiciler güverteleri temizledi, bilim insanları örnek topladı, diğerleriyse avlanmaya gönderildi. Shackleton bedensel işler de dahil olmak üzere günlük rutinlerin ve görevlerin düzeni sağlayacağını ve dolayısıyla tehlikelerle dolu bu belirsizlik döneminde adamlarının ayaklarını yere bastıracağını görebildi.
Şu an içinde olduğumuz krizde de liderler benzer şekilde davranmalı, takipçilerine yön göstermeli ve onlara yaptıkları işin neden önemli olduğunu hatırlatmalıdır. Devlet kurumları, hastaneler, eczaneler, marketler, gıda ve sağlık ekipmanı üreticileri, haber kuruluşları, bilimsel laboratuvarlar ve yoksullara hizmet götüren yardım kuruluşları gibi elzem hizmetler sunan kurumlarda yapılan işin önemi bariz olsa bile operasyonda yer alan her bireyin oynadığı kilit rolü vurgulamak çok önemlidir. Diğer işletmelerdeyse yeni misyon sadece tüm paydaşların bu krizde olabilecek en etkili şekilde yollarını bulmasına yardım etmek olabilir. HBS ve HBR için bunun anlamı bunun gibi dersler vermek ve yayımlamaktır. Karen Gettert Shoemaker ve ailesinin yıllardır çalıştırdığı, Nebraska’daki bir kamyon durağındaysa Karen ve ekibi ülkenin dört bir yanından ihtiyaç duyulan ürünleri taşıyan kamyoncuların işlerine devam edebilmelerini sağlamaya, ihtiyaç molaları sırasında onları iyi ağırlamaya odaklandı.
Bu pandemi sırasında sizin ve ekibinizin ne yapabileceğinden emin olamadığınızda yardımınız ne kadar ufak olursa olsun, başkalarına yardım etmeye öncelik verin. Kendi hayatımın çok zor bir döneminde, o sırada Harvard Memorial Kilisesinin papazı olan Peter Gomes’in benim için, vermenin dönüştürücü gücünü hatırlatan bir vaazını dinlemiştim. Cemaatine “[Dışsal] bir çalkantı ve badirenin içindeyken sadece ayakta kalmanıza değil onu aşmanıza da yardımcı olacak gücü içinizde ararsınız” diyordu. “Ne alabileceğinize değil size neler verildiğine ve sizin ne verebileceğinize bakın.” Başkalarına ufacık da olsa bir yardımımız dokunduğunda korkumuz geri çekilir ve odağımız netleşir.
Deney yapmayı ve öğrenmeyi vurgulayın.
Güçlü liderler, krizlerden çıkış yolunu başarıyla bulmak için ellerinde bir kriz kılavuzu olmadığının farkındadırlar, dolayısıyla belirsizlik ve kaos ortamına hızla alışırlar. Kendilerini ve takipçilerini çalkantılarda adım adım yönlendirir, durum değiştikçe ve yeni bilgiler ortaya çıktıkça ayarlamalar, doğaçlamalar, yeniden yönlendirmeler yaparlar. Cesur liderler yolda hatalar yapmalarının kaçınılmaz olduğunu, bu durumda hızla yön değiştirmeleri ve yolda öğrenmeleri gerektiğini de bilirler.
Shackleton, The Endurance’da geçirdiği uzun ve kara kış boyunca sürekli değişen koşullara ayak uydurdu. Gemisi buza çakıldığında keşif misyonunun yerine hayatta kalma misyonuna odaklandı. Gemi artık yaşanmaz hale geldiğinde adamlarına buzun üzerinde kamp kurmalarını söyledi. Sonunda ekibini dışarıdan kurtarılma şanslarının olmadığını bildiği ıssız bir adaya ulaştırdığında kendisinin de içinde olduğu küçük bir grup filikalardan biriyle denize açıldı, yardım bulabileceklerini bildiği 1200 km uzaktaki başka bir adaya gitti. Dört ay ve üç başarısız kurtarma girişiminin ardından Shackleton nihayet geri dönebildi, hâlâ hayatta olan ekibini kurtardı.
Başkan John F. Kennedy 1962 sonlarında yaşanan Küba Füze Krizi sırasında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki hesaplaşmanın her dönemecinde aynı çevikliği göstermeyi başardı: Tek bir eylem rotasına körü körüne bağlı kalmak yerine küçük bir danışman ekibi kurarak onlardan seçeneklerini genişletmelerini istedi.
Takipçilerinize herkesten (hem bireysel hem de grup hâlinde) nasıl ilerleyeceklerini öğrenmelerini, yeni çalışma biçimleriyle deneyler yapmalarını, zaman zaman başarısız olacaklarını kabullenmelerini ve bu durumda hızlıca yeni bir rotaya geçmelerini, geleceği birlikte keşfetmelerini beklediğinizi vurgulayın. Aslında bu kriz, zorunlu koştuğu sosyal mesafe önlemleri ve onu izleyen genel ekonomik gerilemeyle birlikte her türden kuruluşun güçlü ve zayıf yönlerini, bünyesindeki insanları neyin heveslendirdiğini ve motive ettiğini ve kendi varoluş sebeplerini daha iyi görebilmesi için önemli bir fırsat sunuyor.
Hem kendinizin hem de diğerlerinin enerji ve duygularına özen gösterin.
Krizler hepimizi zorlar. Bu koşullar yorucudur ve tükenmişliğe yol açabilir. Sevdiklerini kaybeden pek çok insan içinse yıkıcı olacaktır. Yoğun çalkantılar sırasında liderlerin kritik işlevlerinden biri insanların enerjilerinin ve duygularının nabzını tutabilmek, bunlara gerektiği şekilde cevap verebilmektir.
Enerji ve duygularla ilgilenirken önce kendinizden başlayın. Üst düzey bir yöneticinin pandemiden önce ifade ettiği gibi, “Lider olarak siz sallanırsanız her şey sallanır. Kuruluşunuzun misyonu da dahil olmak üzere her şey savunmasız kalır.” Dolayısıyla bu zorlu günlerde fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak kendinize iyi bakın. Ne zaman odaklanıp üretken olabileceğinize ve ne zaman molaya ihtiyacınız olduğuna dikkat edin. İyi beslenin, uykunuzu iyi alın, düzenli egzersiz yapın, dışarıda (yabancılardan iki metre mesafede) zaman geçirin; eşiniz, çocuklarınız ya da hayvanlarınızla fiziksel olarak, arkadaş ve akrabalarınızla sanal olarak temas kurun, günde en az iki kez (en az 30 dakikalık) elektronik cihaz kullanımınıza ara vermeyi planlayın ve ayaklarınızı yere bastıracak diğer pratikleri uygulayın.
Ardından görmek istediğiniz davranışlar için örnek olun. Yani inanç ve cesaretle ilerlediğinizi göstermek için beden dilinizi, sözlerinizi ve eylemlerinizi kullanın. Bu da düzenli olarak ekibinizin ateşini mecazen ölçmek; nasıl olduklarını, bir ihtiyaçları olup olmadığını, nasıl hissettiklerini sormak anlamına gelir. Böylece ekip üyeleri de birbirlerine aynısını yapacaktır. Dinlenmek ve güç toplamak için yeterince zaman ayırdığınızı belirtin ve onları da buna teşvik edin. New York Valisi Andrew Cuomo’nun New Yorklu vatandaşlara söylediği gibi, “Yürüyüşe çıkın” ve “Annenizi arayın.” Morali yükseltmenin bir diğer yolu da minnet duygusunu beslemektir. Çalışanlarınızdan her gün minnettar oldukları üç şeyin listesini yapmalarını isteyin. Ve düzenli olarak tekrar yukarıdaki üç noktaya dönün: Metanet gösterin, rol ve misyonu vurgulayın, öğrenme fırsatlarına odaklanın.
Yakın zamanda en yakın arkadaşlarımdan biri Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. O ve eşi 11 yıldan uzun süredir benim koruyucu meleklerimdi. 2009 yılında kanser nedeniyle kemoterapi aldığımda bana bakmak için evime taşınmış, bir şeyler ters gittiğinde beni yoklamış ve tatillerini benimle geçirmişlerdi. İkisi de hayatımı aydınlatan parlak birer ışık oldu, zor zamanlarda beni dayanmaya teşvik edip bana moral verdi. Steven’ın gidişinin ardından yaşadığım yas çok derin. Ancak onun için, bana ve dünyaya kattığı her şey için gözyaşı dökerken sözleri hâlâ kulaklarımda: “Sandığından daha güçlüsün Nancy. Bunu başarabilirsin.” İşte şu an tüm liderler takipçilerine bunu aktarmalı.
Hepimiz kendimizi ve başkalarını bu kriz sırasında nasıl yönettiğimizle hatırlanacağız. Siz, ekibiniz, kuruluşunuz, toplumumuz nasıl birleşecek, direnecek ve ilerleyecek? Bu deneyimden hep birlikte nasıl daha güçlü çıkacağız?