Dori Kiss Kalafat

Tekfen Vakfı Genel Müdürü

“Kadınların Bilgi Sermayesi Üzerinde Kalıcı Etki Bırakmaya Odaklanıyoruz”

30 Kasım 2022, Çarşamba

Toros Tarım ve TİSVA (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı) işbirliğiyle yürüttükleri Kadın Çiftçi Kredisi’yle kadın girişimciliğini harekete geçirmeyi hedeflediklerini kaydeden Tekfen Vakfı genel müdürü Dori Kiss Kalafat, gerçekleştirdikleri ölçümlerle yapılan her 1 TL'lik yatırımın 6,47 TL değerinde sosyal fayda yarattığını tespit ettiklerini söylüyor. Kalafat, sosyal etki ölçülmesinin bir sektör standardı haline gelmesi gerektiğini vurguluyor.

Tekfen Holding kuruluşundan bu yana kamu yararı gözeten projelere destek veriyor ve toplumsal yatırıma yöneliyor. Tekfen Vakfı olarak da 20’nci yılınızı doldurduğunuzu biliyoruz. Gerçekleştirdiğiniz çalışmalar içinde özellikle kalkınma ve kadınların desteklenmesi boyutunda vakıf olarak nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz?

Tekfen Vakfı olarak kadının üretkenliğinin aile, yerel kalkınma ve toplumun sürdürülebilirliği açısından belirleyici olduğuna inanıyor, kadınların ekonomiye aktif katılımına öncelik ve önem veriyoruz. Tekfen grup şirketlerinin ana iş kolları uluslararası müteahhitlik ve tarımsal sanayi olunca, şantiye ve fabrika gibi istihdam yoğunu işyerlerimizde kadın çalışan oranımız nispeten düşük. Tam da bu nedenle, kadına yönelik çalışmalarımızla esas fark yaratabileceğimiz, katkı sağlayabileceğimiz alan, güçlü bir teşkilata, paydaş zincirine ve bilgi birikimine sahip olduğumuz tarım alanıdır. 

Kadının tarımda mevcut düzende süregeldiği gibi sadece iş gücü ile değil, girişimciliği ve yaratıcı ruhuyla üretkenliğin harekete geçirilmesinin, tarımın geleceği açısından kritik bir husus olduğunu düşünüyoruz. Kadınlar bugün, tarımın, kırsal kalkınmanın ve gıda güvenliğinin, yeni dünya düzenindeki değişim ve dönüşümünde kilit bir role sahip. Tarımcılık, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada da çoğunlukla aile işidir. Ailenin temeli ise kadındır. Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü tarım, güçlü toplum demek.

Tekfen’in kurulduğundan beri değişmeyen mottosu en iyi bildiğin işi, en iyi şekilde yap. Tarım ise en iyi bildiğimiz işlerin başında geldiği için, tarımda kadının rolünü, konumunu yeni dünya düzeninde doğru ve etkin bir biçimde tanımlamayı görev ediniyoruz diyebiliriz. Meseleye özetle bu sürdürülebilir bakış açısıyla yaklaşıyoruz.

Soma’da 2014 yılında yaşanan maden faciası sonrasında bölge kadınlarına alternatif gelir yaratma amacıyla bir mikro kredi inisiyatifi başlattınız. Ardından Kadın Girişim Çiftçi Kredisi’ni hayata geçirdiniz. Bu alandaki çalışmalarınız zaman içinde nasıl evrildi? Özellikle tarımdaki kadınları desteklemeyi neden tercih ettiniz?

13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen Soma maden faciasında, Tekfen Vakfı’nın üç kurucu ortağından Nihat Gökyiğit ve rahmetli Feyyaz Berker, kazada hayatlarını kaybeden madencilerin ailelerine destek olmak amacıyla vakfa şartlı bağışta bulunmuşlardı. Bölgeye yaptığımız ziyaret ve oradaki görüşmelerin neticesinde ailelere erkelerin yaptığı madencilik dışında, kadın aracılığıyla alternatif gelir sağlayacak bir çözüme odaklanmaya karar verdik ve yollarımız Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) ile kesişti. Böylece, Nihat Gökyiğit ve Feyyaz Berker’in Artvin ve Konya’da şahsen desteklerinin olduğu Grameen Mikro Finansman Programı’na Tekfen Vakfı da Soma’da bir şubenin fonlamasını üstlenerek dahil oldu.

Ülkemizde bu yılla birlikte tam 20 yıldır faaliyet gösteren Grameen Mikro Finansman Programı, zaten bire bir kadınlara yönelik bir programdır. Biz aslında kadına yönelik olan bu programı, tarım ile buluşturduk. Çünkü Tekfen Vakfı’nın mensubu olduğu Tekfen Grubu, Türkiye’nin en büyük tarımsal girdi üreticisi olan Toros Tarım’ın da sahibi olup, 40 yıldan fazla süredir ana iş kollarından biri olarak tarımsal sanayide faaliyetlerini sürdürüyor. Tarımdaki tecrübe ve bilgi birikimimiz sayesinde, programa maddi kaynak sağlamanın ötesinde, bir o kadar önemli bir katkı olarak tarım eğitimi ve bilfiil tarlada, bahçelerde Toros Tarım’ın ziraat mühendisleri aracılığıyla destek sağlayabilme yeteneğimiz işbirliğini daha da faydalı kılıyor.

Pandemi patlak verip dünya durma noktasına geldiğinde, gıda güvenliği başta olmak üzere tarımın hayati önemi küresel çapta yeniden hatırlandı ve iyice anlaşıldı. Doğrusunu söylemek gerekirse insanoğlunun gidişata çare bulma telaşının ufak bir parçası olarak biz de ezberimizi bozarak, “Neyi farklı yaparsak daha iyi olur?” sorusunu düşünürken, kadına sağlanan bu mikrokrediyi çiftçi kadınlara yönelik olarak uyarlamayı gündemimize aldık.

Söz konusu kadın girişimi programında hangi paydaşlarla yol alıyorsunuz. Kredinin yanı sıra kadınlara başka ne gibi destekler sunuyorsunuz?

Kadın Çiftçi Kredisi 2021 yılının baharında, iki STK olan TİSVA ve Tekfen Vakfı ile ticari bir kuruluş olan Toros Tarım’ın üçlü işbirliği şeklinde hayata geçti. Tekfen Vakfı projenin fikir sahibi ve finansörü. Kredi tahsisinin tüm operasyonunu TİSVA yürütüyor ve kadınlara ayrıca işin başında Temel Finansal Okuryazarlık Eğitimi veriyor. Toros Tarım’ın ziraat mühendisleri ise yine işin başında kadınlara temel tarım eğitimi, tarımda sağlıklı ve güvenli çalışma eğitimi veriyor ve kadınlar üretime başladıktan sonra ise doğru tarım uygulamaları için tarlaya/bahçeye ziyaret gerçekleştirerek sahada danışmanlık sağlıyor. Tüm eğitim ve danışmanlıklar ücretsiz olarak veriliyor.

Kadın Çiftçi Kredisi projesi salt maddi kaynak aktarımının ötesinde, kadınların bilgi sermayesi üzerinde kalıcı etki bırakacak bir değer yaratıyor.

Programın çıktılarından da söz eder misiniz? Gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nasıl bir etki, nasıl bir ölçülebilir fayda yarattı?

Kadın Çiftçi Kredisi bir devridaim makinesi gibi, kaynağın sürekli döndürerek devamını sağlıyor. Kredi alındığı gibi geri ödeniyor, böylece maddi kaynak bir sonraki kadına geçiyor ya da aynı kadın yeniden kredi kullanıyor. Bu anlamda, kredi kullanan kadın sayısı ile dağıtılan kredi sayısı aynı olmuyor. İlk yılda 106 kadın krediden faydalandı ve krediyi kullanıp borcunu geri ödedi. Arada fona yaptığımız ilave katkı sayesinde, şu an itibarıyla 208 kadın Kadın Çiftçi Kredisi’ni Manisa, Aydın, Nazilli, İzmir, Denizli, Soma ve Antalya’da 33 farklı çeşit mahsul ekiminde kullanıyor.

Projenin ilk yılında yapılan sosyal etki analizinde, tüm paydaş gruplarındaki değişimlerin değeri hesaplandığında SROI (Social Return on Investment/Yatırımın Sosyal Getirisi) oranı 1:6,47 olarak saptandı. Diğer bir ifadeyle, Kadın Çiftçi Kredisi’ne yapılan her 1 TL'lik yatırım 6,47 TL değerinde sosyal fayda yarattı. Mutlu ettiği kadar bizi şaşırtan bu yüksek oran, verimlilik açısından uluslararası standartta bir kıyaslama imkânı sunuyor ve iyileştirme alanlarına işaret ettiği kadar, projeye finansal katkı ile dahil olmak isteyecek kuruluşlar için de somut veriye dayalı bir performans ölçütü olarak çok önemi bir araç.

Tarımda olduğu gibi ekonominin pek çok alanında kadınların yeterince yer almadığını, çiftçilerle birlikte pek çok kadın çalışanın tüzel kişilik kazanamadığını görüyoruz. Gerçekleştirdiğiniz çalışmalardan edindiğiniz deneyimler ışığında, girişimci olan ya da olmak isteyen kadınların karşılaştığı en önemli meydan okumaların neler olduğunu düşünüyorsunuz? Bu zorlukların aşılması için ne yapılabilir?

Bu sorunuza bilimsel ya da veriye dayalı bir cevap veremesem de gerek katıldığım iki eğitim toplantısında kadınlarla yaptığım sohbetlerden, gerekse sosyal fayda analizinde kadınların ifadelerinden edindiğim izlenim kadarıyla, kadınların “Ben de yapabilirim” cümlesini inanarak söylemelerinin çok önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum.

Yine Kadın Çiftçi Kredisi’nden örnek vermek gerekirse, ektikleri ürünlerin verimli ve sağlıklı bir şekilde büyümesi, kadın çiftçilerin hayallerini ve özgüvenlerini de büyüttü. Daha önce adım atmaya çekindikleri birçok şey onlar için bugün mümkün. Bir paydaşın “Kazancım artınca hayvancılığa da başladım. Süt parası ek gelir oldu. İlerde sayısını artırarak devam etmek istiyorum” demesi, büyüme hedeflerine güzel bir örnek oluşturuyor. Zincir bir kırıldı mı, arkası geliyor.

Birçok sivil toplum kuruluşu ya da şirket tarafından kadınlara ya da tarımda kalkınmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Ancak ayrı ayrı yapılan çalışmaların sosyal etkisi yeterince güçlü olamıyor. Sizce bu durumun iyileştirilmesi için neler yapılmalı? Bu bağlamda kimlere ne gibi görevler düşüyor?

Öncelikle sosyal etki ölçülmesi bir sektör standardı haline gelmeli ancak bu noktada henüz alacak yolumuz var. Ölçümlemenin mutlak verileri kadar, paydaşların duygusal geri bildirimleri de toplumsal projelerin geliştirilmesinde ve en nihayet sosyal etkisinin artırılmasında kilit rol oynuyor. Basit bir ifadeyle iyilik yaparken, yapılanın karşı tarafın gerçekten faydasına olup olmadığını karşı taraftan dinlemeyi bilmek gerek. Bunun için ise maddi kaynak sağlamanın çok ötesinde, tüm paydaşların, sürecin ‘organik’ bir parçası olarak aktif şekilde yer alması çok daha müspet sonuçlar doğurur.

Diğer yandan, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 17’ncisi olan Amaçlar için Ortaklıklar’ın bu yöndeki önemi giderek daha fazla anlaşılmaya ve uygulanmaya başlıyor. Çoklu işbirlikleri bir iş yapış kültürüdür, kimi kurum ve coğrafyalar buna daha yaktın iken, kimiler için bir öğrenme süreci sonunda edinilmesi gereken bir yetkinliktir.

Kadın girişimcilere yönelik çalışmalarınızı ileride nasıl bir boyuta taşımayı planlıyorsunuz? Gelecek hedeflerinizde neler var?

Tarımda kadının rolü üzerinde derinleşmeye devam edeceğiz. Kredi kullanan kadınların devamlılığını sağlamanın yanı sıra destekten faydalanan kadınların sayısını mevcut bölgelerde artırmak da hedefler arasında. Bunu yaparken daha fazla kadının çiftçilik yapmasının teşvik edilmesi de hedefleniyor.

Kredinin orta vadede daha fazla bölgeye yayılması planlanıyor. Bölgesel yayılımın yanı sıra projenin kapsamının da genişletilmesi hedefleniyor. Örneğin çiftçi kadınlarla birlikte Anadolu’nun zengin biyoçeşitliliği içerisinden, sanayi üretimi yapılmayan ancak son derece leziz, endemik (bölgeye özgün) sebze ve meyve türlerinin yetiştirilmesi konusunda paralel bir proje geliştirmek, en büyük hedeflerden. Yan gelir getirici bal üretimine yönelik teşvik de sıradaki yeniliklerden. Uzun vadede ise kadınların gelir modelini güçlendirebilmek, ürünlerinin doğallığını ve lezzetini güvence altına alabilmelerini de sağlamak kaydıyla tüm sürecin Çiftlikten Sofralara iş modeliyle yönetilebilmesi planlanıyor.

Projenin genişletip yaygınlaştırılması açısından bir diğer hedef, güç birliğine katılacak yeni finansörleri ikna etmek yolunda, Kadın Çiftçi Kredisi’nin doğru toplumsal yatırım olduğunu bilimsel temelli SROI analiziyle ortaya koyabilmek. Günümüz dünyasında iş ve güç birlikleri daha sürdürülebilir bir gelecek için çok büyük önem taşıyor. İki sivil toplum kuruluşu ve bir özel kurumun bir araya gelmesiyle oluşturulan sinerjinin yeni katılımlarla daha da güçlenmesini hedefliyoruz. Elde edilen verilerle başarısını ortaya koyan projeyi büyütüp geliştirmek adına yeni işbirliklerine imza atmayı planlıyoruz.

Bu yazının konusu: CİNSİYET
Önerilen Konular:
Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş