Gençlerin Perspektifinden’in yeni konuğu, sürdürülebilir bir gelecek hayalini bizlere aktaran Kaya Aytuğ Demiral. Kaya pek çok genç gibi sürdürülebilir bir gelecek hayalini kuruyor fakat ayrıca aksiyona geçişi, komünite ruhuna inanışı ile umutlandıran bir hikayeye sahip. Okurken de göreceğiniz üzere Kaya da ortak bir amaç için bir araya gelinen bu komünite ruhunu ‘’umut’’ ile ilişkilendiriyor. Her jenerasyondan insanın birlikte olarak daha umut vaat eden bir gelecek için yapabileceklerini düşleyerek Kaya’yı tanıyalım!

Kaya Aytuğ Demiral kimdir? Bize kendinden bahseder misin?

Merhaba! Bu soruya cevap verirken çoğu zaman kendimi birçok kurum adı ve unvanla tanımlamaya çalıştığımı fark ettim. Bunu merak edenler LinkedIn profilime bakabilirler. En öz hali ile Kaya, 25 yaşında bir yandan kendini tanımaya çalışan bir yandan da insan odaklı ve doğaya karşı sorumlu hareket etmeye özen gösteren bir genç.

Kimya eğitimim yanında iklim krizi, toplumsal cinsiyet eşitliği, kapsayıcılık, sosyal etki ve amaç iletişimi gibi konularla ilgileniyorum. Kendimi geliştirmek ve yeni alanlar tanımak için araştırmaktan, güncel gelişmeleri takip etmekten ve öğrenimlerimi, deneyimlerimi çevremdeki insanlarla paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Yaratıcılığımın, iyi bir gözlemci oluşumun, konuları analitik ve görsel yönlerden ele alışımın yaptığım işlerde değer üretmemi sağlayan güçlü yanlarım olduğunu düşünüyorum.

En büyük tutkularımdan biri aynı amaç için heyecan duyan insanları bir araya getirmek ve onlarla ortak bir çözümün parçası olmak için gerekli adımları atmak.

Bir süredir sürdürülebilirlik üzerine hem farklı kurumlarda hem de kendi girişimlerinle çalışan bir genç olarak ne gibi sistemsel dönüşümlere ihtiyaç olduğunu düşünüyorsun?

İçinde bulunduğum farklı kurum ve çalışma ortamlarında tanıştığım herkes için sürdürülebilirlik farklı bir anlam ifade ediyor. Henüz kavramda ortaklaşabildiğimizi düşünmüyorum. Bu nedenle öncelikle sürdürülebilirlik kavramı üzerine bir yorum yapma ihtiyacı hissettim. Ben sürdürülebilirliği, insana ve doğaya saygı olarak tanımlıyorum ve daha çok ESG (Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) çerçevesinde yorumluyorum. ESG kapsamında, bir şirketin çevresel ve sosyal etkisiyle birlikte çalışanlarına nasıl bir çalışma ortamı sunduğu, müşterilerine adil davranıp davranmadığı gibi sorular da ön planda oluyor.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Küresel Risk Raporuna göre 2022’nin en önemli küresel risklerinin başında iklim krizine uyum sorunu ve toplumsal krizler (doğal afetler, geçim sıkıntısı, toplumsal bölünmeler, salgın hastalıklar, zorunlu göç gibi) yer alıyor. Aslında karşılaştığımız problemler o kadar karmaşık ve birbirine bağlı ki, sadece birini çözmeye çalışmamız yetersiz kalıyor. Bu nedenle sistemlerin tüm bileşenlerini dahil ettiğimiz bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Sürdürülebilirlik konusunda da en büyük yönlendirici kriterlerden biri maalesef ki ekonomi. Birey ölçeğinden ülke ölçeğine kadar alınan çoğu kararda ekonominin etkisi büyük. Bir genç olarak gözlemlerim; insanların durumun farkında olmalarına rağmen sürdürülebilirlik özelinde harekete geçmek için ekonomik imkanlarının yetersiz oluşu, davranışsal konfor alanlarından çıkmak istememeleri veya bu konuyu yaşadıkları diğer krizler içerisinde önceliklendirememeleri. Seçimlerimiz ve bireysel olarak aldığımız kararların yarattığı etkiyi her zaman destekliyorum ancak ihtiyacımız olan dönüşümün herkesin elini taşın altına koymasıyla; bireylerin, akademinin, politika yapıcıların ve iş dünyasının birlikte çalışması ile gerçekleşeceğine inanıyorum.

Sürdürülebilirlik üzerine projeler geliştirirken ve aslında bu projelerin de sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışırken komünite oluşturma ve bu komünite bilincine göre hareket etmenin önemi sence nedir?

Umut. İster sivil toplum alanında ister iş dünyasında çalışıyor olun; sürdürülebilirliği gerçek anlamda önceliklendirebilen, bu alana değer veren ve harekete geçen insanların sayısı hala çok değil. Durum böyle olunca yaptığınız projelerde ve çalıştığınız ortamlarda sizinle aynı amaç ile hareket eden insanlarla tanışmak, bir arada bulunmak size yalnız olmadığınızı hissettiriyor; daha iyi bir geleceğe dair umut ve motivasyon veriyor.

“İnsan” olduğumuz için ne iş yaparsak yapalım inişler ve çıkışlar yaşıyoruz. Çevremizde bulundurduğumuz insanlar yaşadığımız iniş anlarında bize el uzatan kurtarıcılarımız oluyor; neden bu işi yaptığımızı bize hatırlatarak umudumuzu yeniden yeşertmemizi ve daha sağlam şekilde ayağa kalkmamızı sağlıyor. Çıkış anlarında ise yine bu insanlar ile birlikte etkimizi büyütürek daha güçlü şekilde ortaya koyabiliyoruz.

Kurucusu olduğun Youth for Good, en temelde nasıl ve hangi grupları bir araya getiriyor? Bu komünitenin birleştiği felsefe nedir?

Youth for Good; benim sürdürülebilirliği, sosyal girişimciliği ve iklim krizini öğrenme yolcuğumda beslendiğim içerikleri ve katıldığım etkinlikleri paylaşmaya karar vermemle başladı. Şu an dört arkadaşımla birlikte ürettiğimiz içerik ve projelerle akranlarımızı; sürdürülebilir, kapsayıcı ve adil bir dünya için sistemsel dönüşümün parçası olmaya davet ediyoruz. Oluştuğumuz üç bin kişilik komünite içerisinde çoğunlukla bu konulara ilgi duyan ve öğrenmek isteyen gençler olmak başta üzere alanda aktif çalışan profesyoneller de yer alıyor.

Ürettiğimiz içeriklerle ve gündemi yakından takip ederek daha iyi bir dünya için yapılanları tek bir kanaldan duyurmaya çalışıyoruz. Son dönemde içerik dünyasına ek olarak Roots & Shoots Türkiye gençleriyle birlikte bir projeye başladık. 

Bu birlikteliğin de asıl sebebi aslında Youth for Good ve Roots & Shoot’un ortak komünite yaklaşımları, değerleri ve ilkeleri. Kendi iş yapış biçimlerimizde; birbirimizden öğrenmeye ve değişime açık, paylaşımcı ve şeffaf olmaya özen gösteriyoruz. Farklılıklara saygı duyarak önyargısız bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz. Bu da bir önceki soruda olduğu gibi bize komünite oluşturmanın önemini hatırlatıyor.

KOSE kısaltması ile yürüttüğümüz projede “Kapsayıcı, onarıcı ve sürdürülebilir etkinlik nasıl düzenleriz?” sorusuna alanında uzman kişilerle bir araya gelerek beş odak alanda (Hak Temelli Yaklaşım, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Erişilebilirlik ve Kapsayıcılık, Atık Yönetimi ve İleri Dönüşüm, Doğa ile Uyum) 19 genç bir arada cevaplar arıyoruz. Amacımız; bu cevapları bir rehber haline getirerek öğrenci kulüplerinden kurumsal etkinlik organizatörlerine kadar birçok kişinin etkinlik düzenlerken yararlanabileceği, dönemin ihtiyaçları doğrultusunda gelişen ve dönüşen bir açık kaynak oluşturmak.

Bir komünitede eğitim, bilgi alma, birbirinden öğrenebilme noktasından; eylemsel olarak da bireylerin alışkanlıklarını değiştirmesi veya daha sürdürülebilir ve kapsayıcı alışkanlıklar edinmesini sağlayacak etmen nedir? Bu etmenler sence iş dünyasına nasıl uyarlanabilir?

Bence bireysel davranış değişikliği, alışkanlıkların değişmesi dönüşümün en zor aşaması. Her bireyde bu sürecin uzunluğu değişkenlik gösterse de tabii ki bunun ilk adımı farkındalık. Kişi farkında olduktan sonra, benzer örneklere günlük yaşamında ne kadar maruz kalırsa, alışkanlığını değiştirmesi o kadar hızlı gerçekleşiyor. Bu değişimi birkaç yolla destekleyebiliriz: biri çevremizdeki insanlar ve onlarla girdiğimiz etkileşimler. Diğeri ise izlediğimiz videolardan okuduğumuz kitaplara, dinlediğimiz podcastlerden takip ettiğimiz profillere kadar tükettiğimiz içerikler.

Günün sonunda aslında sürdürülebilirlik, kapsayıcılık, hak temelli yaklaşım, toplumsal cinsiyet eşitliği dediğimiz kavramlar bakış açımızla iç içe geçiyor; düşüncelerimiz, yaşam biçimimiz haline geliyor. Bu yaklaşımın ışığı, içeriyi bir kere aydınlatınca artık yaptığımız her işte ve girdiğimiz her ortamda bu lenslerle konuşmaya ve gözlemlemeye başlıyoruz.

Beni en çok heyecanlandıran konulardan biri de ihtiyacımız olan dönüşümde bu lensleri iş dünyasındaki dönüşümü tetiklemek için kullanmak!

Peki, bunu nasıl yapacağız? İçeriden. Konuşarak, tekrar tekrar anlatarak, iyi örnekleri göstererek. Endüstrilerin, iş dünyasının, kamunun ve akademinin dönüşmesi için içlerinde bu bakış açılarına sahip olan bireyleri bulundurması gerekir. Uzaktan suçlayarak ve ‘’Yaptıklarınla dünyaya zarar veriyorsun, değişmek zorundasın’’ demekle bir günde dönüşmelerini bekleyemeyiz. Kolları sıvayıp birlikte çalışmak, ikna etmek için çabalamak; herkesin ve dünyanın iyiliği için orta noktada buluşmak zorundayız.

Senin daha sürdürülebilir, kapsayıcı, adil bir dünya için harekete geçme öykün nasıl başladı ve bundan sonra da adım atacağın işlerde bu hareketi nasıl sürdürmeyi hedefliyorsun?

Bu alanlardaki ilk farkındalığımı, üniversitede üyesi olduğum kulüpte düzenlediğimiz etkinlikler, dinlediğim konuşmacılar ve tanıştığım insanlar sayesinde kazandım. Sonrasında yaptığım sosyal inovasyon ve komünite stajım ile insan odaklı tasarım, sürdürülebilir kalkınma amaçları, döngüsel ekonomi, iklim krizi, toplumsal cinsiyet kavramlarını daha derinlemesine araştırma ve öğrenme fırsatım oldu. Kimya ile bu konular arasındaki bağlantıyı fark etmemle birlikte hayatımdaki parçalar birleşmiş oldu ve kariyerime sürdürülebilirlik alanında devam etmeye karar verdim. Şu anda kurumsal sürdürülebilirlik alanında deneyim kazanıyorum. Endüstrilerin bu dönüşüme uyum sancılarını teknik ve yasal düzenlemeler açısından bire bir gözlemleme şansım oluyor. Teknik hesaplamalar, AR-GE çalışmaları ve yeşil finansmanın yönetimi gibi konuların etkisi büyük ve heyecan verici. Diğer taraftan sürdürülebilirlik ve amaç iletişimi ilgimi çekiyor. Bir işin sürdürülebilirlik açısından iyi ve doğaya uyumlu olması kadar yapılan işin iletişiminin anlaşılır ve etkili yapılmasını da çok önemli buluyorum. Yaratıcılığımı beslediğim bir alan da olduğu için ileride kariyerime yön verebilecek yollardan biri olarak görüyorum. Sonuç olarak kimya ile başlayan maceram, yolda edindiğim ilkelerin ve disiplinler arası çalışmalarımın etkisiyle şekillenerek devam edecek.

Son olarak gençlerle çalışmaya ve üretmeye de devam eden bir genç olarak akranlarına bir çağrın var mı?

Bu soruyu aynı zamanda kendime de bir not olarak cevaplamak istiyorum:

“Her yeni bir güne bambaşka engellerle, problemlerle uyanıyoruz. Zor dönemlerden geçiyoruz, yalnız hissediyoruz, umudumuzu kaybediyoruz. Böyle anlarda dur ve düşün. Neler senin kontrolünde, neleri kontrol edemiyorsun; fark et. Kontrol edebileceklerine, kendine odaklan. Seninle aynı probleme sahip olabilecek binlerce kişi olduğunu hatırla ve tabii ki bir gün bunun da geçeceğini. Hiçbir şey kalıcı değil, kendimize kattıklarımız dışında. Güncel kal. Gündemi takip etmek yeniliklerden haberdar olmak çok önemli. Yeniliklere açık ol ve hayat boyu öğrenci kal. Son olarak iyi insanlar biriktir çevrende, takdir etmeyi bil. Teşekkür et kendine ve hayatına.”

 

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş