Altınyıldız Classics BR Mağazacılık Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Direktörü Uğur Gülce ile gerçekleştirdikleri sürdürülebilirlik projeleri ve bu projelerin etkileri, sürdürülebilirlik çabalarında çalışan ve müşteri katılımının önemi ve gelecek hedefleri hakkında konuştuk.
Sürdürülebilirlik projelerinizden ve bu projelerin bir bütün olarak sürdürülebilirlik hedeflerinize katkılarından bize bahsedebilir misiniz?
Markamızın varlığı boyunca gerçekleştirdiğimiz, katıldığımız ve destek verdiğimiz iyilik hareketlerini daha sistematik ve sürdürülebilir kılmak adına “Dünya Yaşasın Diye” isimli platformumuzu hayata geçirdik.
Tüketim alışkanlıklarının değiştiği ve çevresel sorunların giderek daha fazla gündeme geldiği bir dönemde, biz de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek istedik. Bu bağlamda isminden de anlaşılacağı üzere “Dünya Yaşasın Diye’” doğaya saygılı projeler üretmeyi ve sosyal sorumluluk bilincini artırmayı hedefliyoruz.
“Dünya Yaşasın Diye” aynı zamanda daha yaşanabilir bir gelecek için atılan somut adımların bir sembolü. Çünkü sürdürülebilirlik anlayışımızın temelinde, sosyal sorumlulukları da göz önünde bulundurarak daha iyi bir dünya için çalışmak var. Birleşmiş Milletler'in 2030 yılına kadar tamamlamak adına üzerinde uzlaştığı 17 Küresel Amaç arasından, kurumumuz için öncelikli konularımızdan biri “Nitelikli Eğitim”. Bu odakla “Her Mağaza Bir Öğrenci” projesini hayata geçirdik. Projede her mağazamız ile bir öğrenciye eğitim bursu verirken aynı zamanda part time iş imkanı, staj ve istihdamda öncelik sağlıyoruz. Öğrencilerimizle sürekli iletişim halinde olmak ve tüm şirket içi eğitim, proje ve etkinliklere dahil ederek birlikteliğimizi nitelikli hale getirmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Gençliğe güveniyoruz, onların yaklaşımları ve bakış açıları bize ilham veriyor.
Döngüsel üretim felsefesi ile başlattığımız ve atıkları değerli bir kaynak olarak gördüğümüz “Kırpık Kumaş” projemizi, yaklaşık üç senedir sürdürüyoruz. Tedarikçilerimizden renk ve içeriklerine göre ayrıştırılan tekstil atıklarımızı, ülkemizde geri dönüşümün merkezi olan Uşak’ta faaliyet gösteren Haksa Tekstil Fabrikası’nda ipliğe dönüştürerek geri dönüşüme katkı sürecini daha kapsamlı şekilde yürütüyoruz. Projemizde şu ana kadar tedarikçilerden 40,5 ton tekstil atığı topladık ve bu atıkların dönüşümünü sağlayarak yine kendi sektörümüz içinde kullanımını sağladık.
Sürdürülebilir Lojistik Projesi kapsamında; 2022 Ekim’den itibaren sürdürülebilir çözümleriyle yeşil lojistik anlayışını benimseyen LogD firmasıyla işbirliğine başladık. Şimdiye kadar 112 bin 282 adet geri dönüştürülmüş plastik kutu kullanımı gerçekleştirdik. Bu kararımızla birlikte karton kutu kullanımına son vererek yaklaşık 2000 adet ağacın kurtulmasını sağladık. Azaltılan karbon ayak izi 72 bin ton olurken azaltılan su ayak izi ise 6212 m3 oldu. Şirketimize yaklaşık iki milyon TL tasarruf sağladık. Burada birincil motivasyonumuz çevreye katkı sağlamak, karbon ve su ayak izimizi azaltmak oldu. Girişimimiz sayesinde 2023 yılı içinde 3 bin 458 metreküp su tasarrufu gerçekleştirdik.
2020 yılından beri, merkez ofisimizde enerji tüketimimizi takip etmek amacıyla Binalarda Enerji Verimliliği projesini sürdürüyoruz. “Yeşil Çatı” projemiz ile İzmir Torbalı’da yer alan genel merkezimizin 14 bin metrekarelik alanına Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurduk. 2023 yılında GES projemizin tam kapasite çalıştığı dönemde, merkez ofis elektrik tüketimimizin yüzde 79’unu kendi ürettiğimiz elektrikle karşıladık.
“Altınyıldız Community” adıyla hayata geçirdiğimiz podcast projemizle, sürdürülebilirlik alanında kanaat önderi olmuş isimlerle keyifli ve ilham verici sohbetler gerçekleştiriyoruz. Bu değerli isimlerin hayat tecrübelerini, bakış açılarını ve sürdürülebilirlikle ilgili çalışmalarını gençlerle buluşturmak buradaki en büyük önceliğimiz. Kanalımızda Yekta Kopan ve Mert Fırat gibi pek çok değerli konuğun yanı sıra, son olarak İlber Ortaylı’yı ağırladık. Sürdürülebilirlik alanında fark yaratan isimleri podcastimize davet etmeye ve onların ilham veren hikayelerini dinleyicilerimizle buluşturmaya devam edeceğiz.
Altınyıldız Classics’i sürdürülebilirliği bu kadar aktif bir şekilde önceliklendirmeye iten bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Pandemiyle birlikte pek çok sektörle birlikte moda endüstrisi de zorunlu bir dönüşüm içerisine girdi. Tabii buna ekonomik dalgalanmalar ve iklim krizinin giderek artan etkileri de sebep oldu. Tüm bu zorlukların ardından biz de bulunduğumuz her bir noktada sürdürülebilirlik kimliğimizi daha ön plana çıkararak, bu odakla büyüme kararı aldık ve harekete geçtik. Gelecek nesillere olan sorumluluğumuzun bilincinde olarak, tüm çalışmalarımızı doğaya, insana ve ekonomiye saygılı şekilde yürütmek ve daha sürdürülebilir hale getirmek temel amacıyla ilerliyoruz.
Sürdürülebilirlik projelerinizin etkisini nasıl ölçüyor ve izliyorsunuz?
Sürdürülebilirlik projelerimizin etkisini ölçme ve izleme sürecinde temel bir yaklaşım benimsiyoruz. Projelerimizi hayata geçirdikten sonra, elde edilen sonuçları gözlemliyor ve somut geri bildirimler aldıkça değerlendirmeler yapıyoruz. Her projenin çevresel veya toplumsal katkısına dair genel bir izleme yaparak başarılı olduğuna inandığımız sonuçları, çalışanlarımız ve müşterilerimizle paylaşıyoruz. Bu süreçte elde ettiğimiz veriler doğrultusunda, projelerimizin etkilerini ve başarısını sürekli analiz etmekten ziyade, olumlu çıktılar sağladığımız alanlarda yeni projeler geliştirmeye odaklanıyoruz.
Ayrıca, özellikle “Sürdürülebilir Lojistik” gibi projelerde, çevresel katkılarımızı gösteren belirli verileri takip ederek karbon ve su ayak izimizi azaltma konusundaki ilerlememizi gözlemliyoruz. Bu sayede projelerimizin sürdürülebilirlik hedeflerimize sağladığı katkıyı daha görünür kılmaya çalışıyoruz.
Altınyıldız Classics’in sürdürülebilirlik çabalarında çalışan ve müşteri katılımı ne kadar önemli bir rol oynuyor?
Çalışan katılımı açısından, projelerimizi şirket içi paylaşımlarla destekliyor ve tüm ekiplerimizi bu konuda bilinçlendirmek için düzenli eğitim programları düzenliyoruz. Çalışanlarımızın, yaptıkları işin çevreye ve sürdürülebilir geleceğe olan katkısını anlamalarını sağlamak önceliğimiz. Bu bilinç, sadece sürdürülebilirlik projelerimizin başarısını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda şirket kültürümüzde de sürdürülebilir bir değer yaratıyor.
Özellikle “Her Mağaza Bir Öğrenci” projemiz bu yaklaşımın somut bir örneği. Projemiz, merkez ofis çalışanlarından mağaza ekiplerimize, paydaşlarımıza kadar geniş bir kitle içinde bulaşıcı etkisiyle yayılıyor. Bu süreçte temas ettiğimiz her noktada, sosyal etkiyi katlanarak artıran bir domino etkisi yaratıyoruz. Bu da sürdürülebilirlik anlayışımızın sadece bir şirket stratejisi değil, aynı zamanda bir toplumsal değer yaratma misyonumuz olduğunu gösteriyor.
Müşteri katılımı ise bu döngünün ayrılmaz bir parçası. Müşterilerimize, sürdürülebilirlik yolculuğunda onların da bir rolü olduğunu anlatıyor ve onları bu yolculukta birlikte ilerlemeye davet ediyoruz. Bu sadece farkındalığı artırmakla kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilirlik konusundaki ortak çabaların yaygınlaşmasına büyük katkı sağlıyor.
Ayrıca, projelerimizi hayata geçirirken etkilerini dikkatle analiz ediyor ve olumlu çıktılar elde ettiğimiz takdirde iletişim çalışmalarımızı başlatıyoruz. Bu strateji, müşterilerimiz ve çalışanlarımız nezdinde güvenilir bir duruş sergilememizi sağlıyor. Dijital dünyanın gücünü ve teknolojiyi bu süreçte etkin şekilde kullanarak hem çalışanlarımızın hem de müşterilerimizin bu çabalarımıza katkı sağlayabileceği bir platform oluşturuyoruz.
Sonuç olarak, sürdürülebilirlik vizyonumuz, çalışanlarımız müşterilerimizle ve paydaşlarımız birlikte hareket ettiğimizde daha güçlü bir etki yaratıyor. Bu ortak yaklaşım, sürdürülebilir bir geleceğe olan bağlılığımızın en somut göstergesi.
Köklü bir marka olarak, sürdürülebilirlik girişimlerinizi önümüzdeki beş yıl boyunca nasıl devam ettirmeyi ve büyütmeyi planlıyorsunuz? Ulaşmayı hedeflediğiniz belirli hedefler var mı?
Şu an yürüttüğümüz projelerimiz üzerinde daha derinlemesine çalışmalar yapmak istiyoruz. Bunlara ek olarak, kullanılmış tekstil toplama projemizden gelen atık ürünlerin döngüsel ekonomiye katılımını sağlamak için Nivogo ile bir işbirliğimiz bulunuyor.
Kurumsal sürdürülebilirlik platformu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (UN Global Compact) imzacısı olduk. “Dünya Yaşasın Diye” platformumuz çatısı altında yürüttüğümüz ve geliştirmek istediğimiz pek çok projemizi, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşılabilmesi için iş dünyasına liderlik eden UN Global Compact öncülüğünde gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Açıkçası gelecek dönemlerde mevcut projelerimizi sürdürülebilir kılarken yeni projelerle yola devam etmek ve tüm bunları “Dünya Yaşasın Diye” gerçekleştirmek en temel hedefimiz.
Perakende ve moda sektöründe sürdürülebilir uygulamalar benimsemek isteyen ancak nereden başlayacağını bilmeyen diğer iş liderlerine ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
Perakende ve moda sektöründe sürdürülebilir uygulamalara başlamak isteyen iş liderlerine önerim, sürecin temel taşlarının şeffaflık, güvenilirlik ve insan onurunu koruma olduğunu unutmamaları. Sürdürülebilirlik iletişimi, yalnızca yapılan projeleri duyurmak değil, bu projelerin altında yatan değerleri ve somut eylemleri samimi bir şekilde paylaşmaktan geçiyor. Şirketler, bu süreçte açık olmaya ve verdikleri bilgilerin doğruluğunu sağlamaya özen göstermeli.
Sürdürülebilirlik projelerine başlarken, öncelikle çalışanları sürece dahil etmek oldukça etkili bir yöntem. İçeriden başlayan bir dönüşüm, hem çalışanların aidiyet duygusunu artırır hem de bu çabaların daha sağlam bir temele oturmasını sağlıyor. Çalışanların desteğiyle başlayan bu yolculuk, zamanla müşterilerin ve diğer firmaların da iş birliğini içerecek şekilde genişleyebilir. Sektörler arası dayanışma ve ortaklıkları, küresel problemlere karşı daha güçlü ve etkili çözümler geliştirmek için büyük bir fırsat olarak görüyorum.
Sürdürülebilirlik, bireysel bir çaba olmanın ötesine geçerek, sektör genelinde kolektif bir dönüşümün parçası haline gelmeli. Dünyanın önde gelen şirketlerinin “ben” yerine “biz” diyerek hareket ettiği bir döneme girdik. Bu yaklaşım, sürdürülebilirliğin gelip geçici bir trend olmadığını, aksine kalıcı bir yaşam biçimi olması gerektiğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, iş liderlerinin bu dönüşüm sürecini hem şirket içinde hem de sektör genelinde bir bulaşıcı etki yaratacak şekilde ele alması büyük önem taşıyor.