Amazon, Alibaba ve Apple App Store gibi dijital çok taraflı platformlar (MSP’ler), satıcıların yeni müşterilere ulaşmalarını kolaylaştırıyor. Ancak bu platformlarda faaliyet göstermek, irili ufaklı birçok şirketin de farkına vardığı üzere, ciddi risk ve maliyetleri de beraberinde getiriyor.
MSP’lerin satıcılar için cazip hale gelmeleriyle birlikte, ortaya amansız bir fiyat rekabeti çıktı. Platformlar satıcıların kendilerine bağımlı hale gelmiş olmalarını bazen üstü kapalı bir şekilde, bazen de alenen istismar edebiliyorlar. Örneğin, ücretlerini artırıyorlar. Öneri algoritmalarını değiştirerek fiyatlara vurgu yapıyorlar. Satıcılara, eğer arama sonuçlarında görülebilir olmak istiyorlarsa, platforma reklam verme zorunluluğu getiriyorlar. Satıcıların ürünlerinin taklitlerini piyasaya sürerek onlarla rekabete girebiliyorlar. Satıcıların ürünlerini başka platformlarda ne kadardan satışa sunabilecekleri konusunda söz sahibi olabiliyorlar. Ayrıca kullanım koşullarını ve dizaynlarını, satıcıların müşterileriyle olan ilişkilerini zedeleyebilecek şekilde değiştiriyorlar.
Farklı alanlarda faaliyet gösteren birçok işletme bu tip problemlerle boğuşuyor: Alibaba ve Amazon’daki satıcılar; Apple’a ait iOS ve Google’a ait Android mobil işletim sistemlerindeki uygulama geliştiricileri; DoorDash, Grubhub ve Uber Eats’teki restoranlar; Expedia ve Booking.com’daki oteller; bir Tencent platformu olan WeChat’teki küçük işletmeler ve Facebook, Google ve Twitter’da yer alan medya organları. Bununla birlikte, dünyanın dört bir yanındaki antitröst otoriteleri ve düzenleyiciler; Amazon, Apple, Facebook ve Google gibi büyük ölçekli MSP operatörlerinin piyasa güçlerini kötüye kullanıp kullanmadıklarını incelemeye devam ediyorlar.
Ancak, henüz her şey bitmiş değil. Satıcılar, sömürülmelerinin ve metalaştırılmalarının önüne geçmek için çeşitli strateji ve taktikler kullanabilirler. Bunları dört başlık altında topladık.
Direkt Kanallarınızı Geliştirin ve Onlara Yatırım Yapın
Büyük MSP’lerde faaliyet göstermek kaçınılmaz olabilir. Ancak satıcılar, MSP’lere olan bu bağımlılıklarını müşterilerine doğrudan ulaşabilecekleri kanallara, örneğin kendi web sitelerine veya uygulamalarına yatırım yaparak azaltabilir. E-ticaret çözümleri sunan Shopify, BigCommerce, Magento, WooCommerce, Mailchimp, Square, Appy Pie ve Wix gibi yazılımlar sayesinde çevrimiçi dükkan açmak hem çok kolay hem de çok ekonomik. MSP’lerin aksine bu yazılımlar, markaların müşterileriyle olan ilişkileri üzerinde hiçbir söz hakkına sahip değiller. Örneğin, Shopify bir markanın çevrimiçi satış yapabilmesi için gerekli tüm dijital altyapı ve araçları sağlıyor. Tüketiciler ise alışveriş yaptıkları çevrimiçi ortamın aslında Shopify tarafından yaratıldığını ve desteklendiğini bilmiyorlar bile. Shopify’ın çevrimiçi satış yapan işletmelere bu kadar cazip gelmesinin (yaklaşık 1 milyon kullanıcısı var) nedenlerinden biri, Amazon’un aksine, satıcıları müşterileriyle bir araya getiren bir pazaryeri olmadığı için onları metalaştırmaması. Shopify’ın kurucusu ve CEO’su Tobias Lütke’nin de dediği gibi, “Amazon bir imparatorluk inşa etmeye çalışıyor. Shopify ise direnişçileri silahlandırıyor.”
Benzer çözümlere MSP’lerin imparatorluk kurmaya çalıştıkları başka sektörlerde de rastlıyoruz. Restoranları ele alalım. DoorDash, Grubhub ve Uber Eats, tüketicilerin paket servis siparişi vermelerini sağlayan platformlar. Son beş yıl zarfında restoranların onlara gittikçe daha da bağımlı bir hale gelmesinden istifade eden bu şirketler satıcılardan yüzde 20 ila 35 oranında komisyon alıyorlar. Üstüne üstlük bunlardan bazılarının şüpheli faaliyetlerde bulundukları iddia ediliyor. (Örneğin Grubhub’ın, müşterilerin doğrudan restoranlardan sipariş verdiklerini sanmalarına yol açan “paravan” web siteleri inşa ettiği öne sürülüyor.) Bunların aksine, hızla büyüyen genç iki şirket ChowNow ve Olo, back-end teknolojisini kullanarak restoranların doğrudan çevrimiçi satış yapabilmelerini sağlıyor. Restoranlar bu şirketlerden aldıkları web sitesi, mobil uygulama, sipariş, ödeme, sadakat programı ve pazarlama gibi hizmetler karşılığında belli bir ücret ödüyorlar. Fakat her bir restoran, müşteri ilişkilerini ve dağıtım-satış kanallarını kendi kontrolünde tutuyor.
Bu tip e-ticaret çözümlerinin bir dezavantajı, satıcıların müşterileri web sitelerine çekecek yollar bulmak zorunda olmaları. Bu sorunu da çözüm üreticilerinin kurdukları ortaklıklarla kısmen de olsa aşabiliyorlar. Örneğin, Shopify 2020 yılının Mayıs ayında Facebook ile kurduğu ortaklık sayesinde üye işyerlerinin Facebook ve Instagram’da “vitrin açmalarına” olanak sağladı. Aynı yılın Haziran ayında üyelerinin Walmart’ın e-ticaret pazaryerinde üçüncü parti olarak satış yapmalarına imkan veren bir anlaşmaya imza attı. “Çoklu ev sahipliği” (multihoming) yani farklı MSP’lerde faaliyet göstermek, satıcıların bir platforma olan bağımlılıklarının azalmasını sağlıyor. Bu da elverişsiz çalışma koşullarında direten platformları hiçbir endişe duymadan terk edebilecekleri anlamına geliyor. Eğer terk edilme tehdidi stratejik önemi olan bir satıcıdan geliyorsa, MSP’leri kontrol altında tutmaya yarıyor. (Beyan: Julian, Facebook’a danışmanlık hizmeti verdi ve HBR, Facebook’ta içerik paylaşıyor.)
Son yıllarda farklı sektörlerde çok sayıda çevrimiçi mağaza Shopify uygulamalarını kullanmaya başladı. Dumpling, girişimcilere kendi kişisel alışveriş sitelerini kurma ve bu sayede Instacart gibi MSP’lere olan bağımlılıklarından kurtulma şansı tanıyor. Lyte, gösteri merkezleri ve organizatörlere biletleme sürecini kontrol etmelerini sağlayan bir teknoloji sunarak StubHub ve Ticketmaster ile uğraşmamalarını mümkün kılıyor. NearSt ise Birleşik Krallık merkezli fiziki mağazaların ürün stoklarını Amazon’da listelemeye gerek olmadan Google’da aranabilir hale getiriyor. (Beyan: Her ikimiz de NearSt’e yatırım yaptık.)
MSP’leri Showroom Olarak Kullanın
Platformların birçok alıcıya cazip gelmesi çok az sayıda satıcının MSP’lerden tamamen bağımsız olarak faaliyet gösterebilmesi anlamına geliyor. Ancak e-ticaret çözümleri sayesinde MSP’ler, satıcıların ağırlıklı olarak yeni müşteri kazanmak için kullandıkları araçlara dönüşüyor. Bu sayede müşteri ilişkileri ve tüketici verileri üzerindeki kontrollerini kaybetmiyorlar, müşterilerine özel teklifler sunabiliyor ve kendilerini diğerlerinden farklılaştırabiliyorlar. Kısacası MSP’leri birer showroom olarak kullanıyorlar.
Bunu yapmanın bir yolu MSP üzerinden verilen siparişleri hazırlarken, müşterileri indirimlerden haberdar etmek ve satıcının direkt kanalına yönlendirmek. Örneğin restoranlar, servis edilecek paketlerin içine kuponlar koyarak müşterileri kendi web sitelerine yönlendirebilir ve oradan verilen siparişlerde geçerli indirim fırsatları sunabilirler.
Satıcılar aynı zamanda MSP’lerde sundukları ürün ve fırsatları sınırlı tutmalı, direkt kanallarında çok daha geniş bir ürün ve hizmet yelpazesi ve sadakat programı seçenekleri sunmalılar. Bunu Amazon üzerinden uygulayan işletmeler var: Platformu kullanarak (muhtemelen zararına sattıkları bir ürün için) müşteriden ilk siparişi alıyorlar. Sipariş paketinin içine, müşteriyi tekrardan sipariş vermesi, yeni ürünler satın alması ya da üye olması için kendi kanallarına yönlendiren kuponlar koyuyorlar.
Tüketicileri direkt kanallara yönlendirmenin en etkili yollarından biri tabii ki de düşük fiyatlar sunmak. Fakat bazı MSP kontratları buna yasak koyuyor. Örneğin, Booking.com ve Expedia, otellerin kendi web sitelerinde daha düşük konaklama ücreti sunmalarına izin vermiyor. Buna cevaben birçok otel zinciri de kendi web sitelerinden rezervasyon yapan müşterilerine ödül puanları veriyor ve istedikleri odayı seçme ya da upgrade imkânları sunuyor.
Derine İnin ya da Yayılın
MSP’lerde faaliyet gösteren satıcıların rekabet üstünlüğü sağlamak ve metalaşma tehdidine karşı koymak için önlerinde iki seçenek var: Ya derine inecek ve MSP’lerin ölçek ekonomisinden istifade edip gerçek anlamda kendilerine has bir ürün veya hizmet sunacaklar ya da yayılarak yani çok sayıda ürün ve hizmet sunarak kapsam ekonomisinden yararlanacaklar.
Derine inmek. Belirli bir ürün veya hizmete odaklanmak, rekabet üstünlüğü sağlamak için uygulanabilecek en iyi stratejilerden biridir ki bu, MSP’lerde faaliyet gösteren satıcılar için daha da önemlidir. Dijital platformlar, tüketicilerin farklı ürün ve hizmetleri karşılaştırmalarını ve aradıkları ideal ürünü bulmalarını kolaylaştırıyor. Aynı zamanda coğrafi engelleri yıkarak ve devasa kullanıcı tabanları sayesinde satıcıların erişimini artırıyor. Bu demek oluyor ki spesifik bir ürün ya da hizmeti en yüksek kalitede ve en düşük fiyata sunabilmek MSP’lerde faaliyet gösteren satıcılar için çok önemli.
Belirli bir platform özelinde derine inme yaklaşımını benimsemek kendi kendini güçlendiren bir döngünün ortaya çıkmasını sağlayabilir. Bir ürün, tüketicilerin arayışına cevap verdikçe daha yüksek puanlar alır ki bu da platform algoritmasının hedef tüketicileri o ürüne yönlendirmesine yol açar. Böylelikle daha fazla insan söz konusu ürünü satın alır, yüksek puanlar verir ve sonuçta rekabet üstünlüğü oluşur. Bu şekilde derinleşen satıcılar zaman içinde sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmiş olur.
Şarj aleti ya da taşınabilir güç kaynağı gibi telefon ve bilgisayar yan ürünleri konusunda ihtisaslaşmış Çinli şirket Anker’i ele alın. Piyasa değeri yaklaşık 11 milyar dolar olan şirket, Amazon.com’da faaliyet gösteren üçüncü parti satıcıların en başarılılarından biri. Kurucusu Steven Yang’a göre, “yeni ürün geliştirme sürecindeki en önemli girdi Amazon değerlendirmeleri.” Başlarda sadece Amazon’da faaliyet gösteren Anker şimdilerde, aralarında Best Buy, Target ve Walmart’ın da yer aldığı birçok kanaldan satış yapıyor.
Benzer örnekler arasında YouTube’daki 5-Minute Crafts, Dude Perfect ve MrBeast, Facebook’taki Bored Panda ve Instagram’daki 9GAG gibi ayrışma kabiliyeti yüksek, benzersiz içerik üreticilerini sayabiliriz. İzlenme ve beğenme sayıları arttıkça kazançları da artıyor. Bu da daha iyi ve daha fazla içerik üretmek adına yatırım yapmalarına ve sonuç olarak daha geniş kitlelere ulaşmalarına olanak sağlıyor.
Yayılmak. Alternatif olarak, satıcılar spesifik MSP özelliklerinde uzmanlaşarak ve bunlar özelinde çok sayıda farklı ürün ve hizmet sunarak kapsam ekonomisinden istifade edebilir. Amazon’un pazaryerindeki kimi üçüncü parti satıcılar, ürünlerini listeleme, pazarlama ve satma konusunda geliştirdikleri verimli yöntemler sayesinde deneyimsiz, küçük satıcılardan aldıkları ürünleri tekrar satışa sunuyorlar.
Amazon’da bu stratejiyi en başarılı şekilde uygulayan üçüncü parti satıcılardan biri Thrasio. 2018 Temmuz ayında kurulan şirket, iki yıl zarfında unicorn statüsü (piyasa değeri 1 milyar doları geçen girişim) elde ederek rekor kırdı. Şirket bunu, Amazon’da faaliyet gösteren diğer üçüncü parti satıcıları (başta 40, 2020 yılında da 50 tanesini) agresifçe ele geçirerek ve operasyon, pazarlama ve arama tecrübesini kullanıp satışlarını büyüterek başardı. İstifade ettiği kapsam ekonomisinin temelinde, satışa sunduğu 10 binden fazla çeşit ürünün (evcil hayvan ürünlerinden çorap ve mutfak gereçlerine kadar her şey) fiyatlama, reklam, üretim, listeleme dizaynı açılarından en başarılı biçimde nasıl satılacağına dair en iyi pratiklerin paylaşılması ve söz konusu ürünlerin çapraz satışı yatıyor. Şirket, sevkiyat ve Amazon’daki reklam harcamalarında da ölçek ekonomisinden yararlanıyor. Amazon’da benzeri bir toplama stratejisini uygulayarak ciddi bir girişim sermayesi tedarik eden şirketler arasında Boosted Commerce, Heyday ve Perch sayılabilir.
Hızla büyüyen genç bir şirket olan ve aralarında Instagram, Facebook, Snapchat, TikTok ve YouTube’un yer aldığı sosyal medya MSP’lerinde olağandışı spor hikayeleri yayınlayan Wave.tv de benzer bir strateji izliyor. Wave.tv, birçok kaynaktan elde ettiği ya da kullanma lisansını aldığı içeriği, teknoloji ve data analitiği kullanarak modifiye ediyor, aralarında BenchMob, Haymakers ve Buckets’ın yer aldığı 15’ten fazla marka aracılığıyla faaliyette bulunduğu birçok farklı MSP’de paylaşıyor ve bu sayede içeriklerinin erişimini artırıyor.
Yayılma stratejisi ideal koşullarda çok sayıda ürün ve hizmet sunan satıcılara uygun olsa da küçük ve orta ölçekli satıcıların da işine yarayabilir. Bu satıcılar, bazı MSP özelliklerinden istifade edecek süreçleri geliştirip sadece birkaç ürünün yer aldığı bir kapsam ekonomisi yaratmayı hedefliyor. Bu, özellikle ürünlerin halihazırdaki satışları beklentilerin altında kalıyorsa işe yarayacak bir strateji.
En uygun stratejiyi seçmek. Derinleşme, işe bir MSP ile başlayan küçük ölçekli “yerel” satıcılar için en ideal strateji olacaktır. Zaten platformların en mühim değer yaratma biçimlerinden biri niş ürün ve hizmet sunucularına sağladıkları eşi benzeri görülmemiş olanaklardır.
Derine inmek, halihazırda MSP’ler dışında da faaliyet gösteren (küçük ya da büyük ölçekte) satıcılar için en iyi opsiyon. Zaten başarılı biçimde faaliyet gösterdikleri için, işlerini bir MSP’ye adapte etmeleri, spesifik MSP özellikleri üzerine uzmanlaşmaktan çok daha kolay olacaktır. Yalnız bu satıcıların akılda tutmaları gereken şey, herhangi bir MSP’de başarılı olabilmek için, kendi başlarına faaliyet gösterdikleri dönemdekinden çok daha fazla uzmanlaşmaları gerektiğidir.
Yayılmak, uzmanlaştıkları bir ürünle başarı yakalamış, ancak yer aldıkları niş pazarda büyüme imkânı kalmamış olan yerel MSP oyuncuları için doğal bir tercihtir. MSP satışları hakkındaki tecrübelerinden başka ürün ve hizmet sunumlarında da istifade edip başarıya ulaşabilirler. Yayılma, büyük MSP’lerde etkin olan kapsam ekonomisinden yararlanmak amacıyla kurulmuş Thrasio gibi satıcıların da tercih ettiği stratejidir.
Bazı durumlarda dış kaynaklı kapasite kısıtlamaları, derine inerek başarabileceklerimizi sınırlar. Bu sorunla karşı karşıya kalan satıcılara örnek olarak Airbnb’de faaliyet gösteren ev sahiplerini (doluluk sınırlaması) ve DoorDash ve Grubhub’daki restoranları (insan kaynağı ve zaman sınırlamaları) verebiliriz. Bu demek değildir ki Airbnb’de faaliyet gösteren ev sahipleri gidip yeni ev almalılar ya da restoranlar “bulut mutfak” (paket servisini optimize eden mutfak paylaşım prensibi) uygulamasına geçmeliler. Sınırlı kaynakları olan ancak kendilerine iyi bir niş pazar yaratmayı başarmış olan bu satıcılar, kendilerini benzersiz kılan özelliklerine odaklanmalı ve başarılı olmalarını sağlayan pratikleri kararlı bir biçimde devam ettirmeliler.
Halkla İlişkiler Kampanyaları ve Lobicilik Faaliyetleri Yürütün
Düzenleyicilerin, araştırmacıların ve medyanın gözlerinin daima MSP’lerin üzerinde olması ve bu platformlara yöneltilen eleştiriler, irili ufaklı satıcıların davalarında halkın desteğini almalarını ve işlerini metalaştıran pratiklere karşı direnç göstermelerini mümkün kılıyor.
Satıcılar bu noktada daha agresif pazarlık yapmak, şikayetlerini sosyal medyada dile getirmek, antitröst otoritelerine ya da mahkemelerine başvurmak, spesifik MSP pratiklerinden mustarip diğer satıcılarla işbirliği yapmak gibi taktikler uygulayabilir. Fortnite adlı dünyaca ünlü oyunun yaratıcısı olan Epic Games, Apple ile süregelen anlaşmazlığında bu taktiklerin hepsini kullandı. Aralarındaki ihtilafın sebebi Apple’ın iOS oyunları dahilindeki dijital satışların kendi App Store’undan yapılmasını zorunlu kılması ve bu satışlardan yüzde 30 komisyon alması. Komisyonun indirilmesi talebinde bulunan Epic Games, halkın desteğini kazanmak için Apple’ın, George Orwell’in distopik romanına gönderme yapan ünlü 1984 reklamının da bir parodisini yayınladı. Bu arada bir de antitröst davası açan şirket Spotify, Match Group, ve diğer iOS ve Android geliştiricileriyle birlikte, düzenleyiciler nezdinde lobicilik faaliyetleri yürütmeyi hedefleyen Coalition for App Fairness’ı (Uygulama Adaleti Koalisyonu) kurdu. Bu çabaları sonucunda Apple bazı konularda yumuşama gösterdi, örneğin uygulama güncelleme sürecinin düzene sokulması gibi. Bunun yanı sıra şirket, 2020 Kasım ayında yıllık geliri 1 milyon doların altında olan uygulama geliştiricilerinden aldığı komisyonu da yarıya indirdi.
Yeni Delhi’deki restoranlar 2019 Ağustos ayında bağımlı oldukları Zomato, Swiggy ve UberEats gibi büyük paket servis MSP’lerine karşı bir kamuoyu kampanyası başlattılar. Twitter’da #Logout etiketiyle duyurulan protestonun amacı, platformların tüketicilere sundukları ancak maliyetini restoranlara yükledikleri indirimleri azaltmaktı. Baskı sonuç verdi ve Zomato CEO’su hem kamuoyunda önünde restoranlardan özür diledi hem de şirket taleplerinin bir kısmını kabul etmek zorunda kaldı.
Satıcıların, hangi MSP pratiklerinin düzenleyicileri ve antitröst otoritelerini rahatsız ettiklerini bilmeleri yararlarına olacaktır. Bu sayede kazanma ihtimalleri yüksek olan davalara odaklanabilirler. Bugün en garanti görülen davalar, MSP’lerin bir satıcının platform dışında neler yapabileceğine dair getirdikleri kısıtlamalarla ilgili olanlar. Bunlara örnek olarak, daha önce de bahsettiğimiz, Apple’ın geliştiricileri App Store kullanmaya zorlamasını ve satıcıların başka platformlarda faaliyet göstermelerini engelleyen münhasırlık maddeleri yüzünden açılan davaları sayabiliriz. Bu maddeler Çin hükümetinin Alibaba’yı teftiş etmesine yol açtılar. Singapur hükümeti ise Grab’in şoförlere münhasırlık klozu uygulamasını yasakladı. Dava kazanma ihtimalinin yüksek olduğu bir başka konu da, yine daha önce bahsettiğimiz, otel rezervasyonu gibi fiyat mukayesesi yapan MSP’lerin koyduğu, satıcıların başka kanallarda daha düşük fiyat listelemelerini yasaklayan ve “fiyat denkliği” ya da “en çok gözetilen ulus” hükümleri olarak bilinen kontrat sınırlamaları. Düzenleyicilerin uyguladığı baskı sonucunda Avrupa’da bu sınırlamaların bir kısmı kaldırıldı. 2019 yılında Amazon da ABD’de faaliyet gösteren üçüncü parti satıcılarla yaptığı kontratlarda “en çok gözetilen ulus” hükümlerine yer vermeyi bıraktı (tıpkı 2013 yılında Avrupa’da yaptığı gibi).
Satıcılar, MSP’lerin haksız rekabet uygulamalarına da karşı koyabilirler. Bazı platformlar, üçüncü parti satıcılardan gelen kişiye özel verileri kullanarak rakip ürünler piyasaya sürerken (hem Apple hem de Amazon bu konuda suçlandılar) bazıları da “kendini tercihleme” (self-preferencing) yöntemini uyguluyor, yani arama ve sıralama algoritmalarını kullanarak kendi ürün ve hizmetlerini, üçüncü parti satıcılarınkilerin önüne çıkarıyorlar. (Hem Amazon hem de Google bu konuda suçlandılar.)
Avrupa’da son dönemde yürürlüğe giren Dijital Piyasalar Yasası bize hangi MSP pratiklerinin düzenleyicileri rahatsız ettiğini gösteriyor. Yukarıda bahsi geçenler dışında satıcıları en fazla ilgilendiren konular arasında MSP’ler aracılığıyla elde ettikleri müşterilere direkt ürün veya hizmet sunmalarına konan engeller, MSP’lerin ana ürün ve hizmetlerini satın alma zorunlulukları ve MSP’lerde üretilen verilere erişimlerine getirilen kısıtlamalar yer alıyor.
YENİ ARAÇ VE TEKNOLOJİLER, irili ufaklı her çaptan satıcının kaderine hükmetmesine olanak sağlıyor. MSP’lerce arka plana itilmeyi zorlaştıran yeni düzenlemeler sayesinde satıcılar bu platformlarda güvenle iş kurabiliyorlar. Çok yakında, aynı Anker ve Thrasio’nun Amazon’da yaptıkları gibi, birçok satıcının MSP’lerin nüfuzunu kullanarak hatırı sayılır finansal başarılara imza atacağına şüphe yok. İlginç olanı, ileride satıcıların MSP’leri metalaştırmaya başlamalarına şahit olabiliriz. Örneğin, Apple ve Epic arasında süregelen yasal savaşın sonucunda, Apple’ın rakip uygulama mağazalarını ve ödeme sistemlerini iPhone dışında tutma hakkı elinden alınabilir. Böyle bir durumda bazı geliştiriciler kendi uygulama mağazalarını açacaklardır (örneğin, oyunlar için Epic mağazası, ya da müzik için Spotify mağazası gibi). Bir anlamda yeni satıcıların, iOS ve Android platformlarının üzerine yepyeni platformlar inşa etmelerini bekliyoruz. Yarının büyük MSP’lerinin kurucuları pekâlâ bugünün MSP’lerinde faaliyet gösteren satıcılardan çıkabilir.
Özetle
SORUN |
KÖK NEDEN |
ÇÖZÜM |
Dijital çok taraflı platformlarda ürün, hizmet veya içeriklerini listeleyen satıcılar, amansız fiyat rekabeti, düşük kâr marjları ve müşteri ilişkilerinde kontrol kaybıyla karşı karşıyalar. |
Çevrimiçi işletmelerin sayısının artmasıyla birlikte, daha çok tüketiciye ulaşmak isteyen satıcılar platformlara bağımlı hale gelmiş durumda. |
Satıcılar, bir yandan platformlardan istifade edebilmelerini sağlayacak farklı stratejileri hayata geçirip bir yandan da metalaşma riskini asgariye indirebilir.Direkt kanallar geliştirip yatırımlarını bu kanallara yönlendirebilir ve platformları yeni müşteri çekecek birer showroom olarak kullanabilirler. Tek bir platformda derine inip onun sunduğu özelliklerden yararlanabilir ya da birkaç platforma yayılarak her birinin kendine has özelliklerinden faydalanabilirler. Ayrıca halkla ilişkiler kampanyaları düzenleyerek ve lobicilik faaliyetleri yürüterek platformlar üzerindeki düzenleyici baskısından istifade edebilirler. |