Çoğumuzun evden çalıştığı bu dönemde Amerikalı çalışanlar, çalışma saatlerinde dünyadaki en büyük artışı yaşıyor. Çalışanların iş günlerine yaklaşık üç saat eklendi, bu da yüzde 40 oranında bir artış anlamına geliyor. Evet, bu verinin doğruluğunu kontrol ettim ve ben de inanamadım. Bütün bu meşguliyetin ve üretkenliğin ciddi sonuçları söz konusu. Birçok çalışan artık üç veya daha fazla insanın işini yapıyor. Kendi işlerini, çocuklarının bakımıyla ilgilenenlerin işlerini ve çocuklarının öğretmenlerinin işlerini yapıyorlar. Buna rağmen birçok işveren bundan habersiz gibi görünüyor. Şirketler, herkesin neşeyle, yüzde 100 veya buna yakın bir verimde çalıştığı konusunda hem çalışanlarını hem kendilerini temin eden raporlar yayınlıyor. Peki yöneticiler buradaki problemi neden göremiyor?
Bunun sebebi, “ideal çalışan” kavramına hâlâ birçok yerde saygıyla yaklaşılması. İdeal çalışanı genellikle yetişkinliğinin erken yıllarında çalışmaya başlayan ve 40 yıl boyunca tam zamanlı ve tüm gücüyle çalışan kişi olarak tanımlıyoruz. Bu kavram Sanayi Devrimi’nde başlayan eve ekmek getiren, yuva kuran modeli yanısıtıyor ve çok sayıda kadın resmi işgücüne katılmaya başlayana kadar, yani 1960’lar boyunca oldukça başarılı bir şekilde işliyor. Ancak günlük işlerini yaparken aynı zamanda aileleri ve evlerinde kendilerinden birçok sorumluluk beklenen kadınların “ideal çalışan” normu uğruna daha ağır bir bedel ödemesi gerekiyor.
Bununla birlikte yalnızca kadınlar “ideal çalışan” normunun getirdiği sorumluluklarla uğraşmıyor. Yakın zamanlarda yapılan bir ankete göre, Covid-19 kaynaklı yaşadıkları iş-aile çatışması sebebiyle kadınların yüzde 14’ü işlerinden istifa etmeyi düşünüyor. Daha şaşırtıcı olansa, erkeklerin yüzde 11’inin de bunu düşünmesi. Organizasyonum, aile içi bakım sorumluluklarında ayrımcılıkla karşılaşan çalışanlar için bir yardım hattı yürütüyor. Gelen aramalarda organizasyonlarında eskimiş izin politikaları olan erkeklerden sürekli “birincil bakıcı”lara aylarca izin verildiğini ancak “ikincil bakıcı”lara çok daha kısa süreler için izin verildiğini duyuyoruz. Pandeminin görev alanlarını dengelemede yardımcı olduğunu görüyoruz çünkü bazı erkekler eskisinden daha fazla ev içi sorumluluk almaya başladı. Bu, kadınların daha fazla çalışmadığı anlamına gelmiyor. Buradaki önemli nokta şu: Çoğunlukla ne erkekler ne de kadınlar geçmiş zamanın ideal çalışanlarına benziyor. Günümüzde kritik ayrım ebeveyn olanlar ve olmayanlar şeklinde yapılıyor. San Francisco’da avukat olan Gordon Knapp “Duruşma avukatı olan iş arkadaşlarım arasında büyük bir bölünme olduğunu fark ettim. Çocukları olmayanlar çoğunlukla birçok iş hallediyor. Bizim gibi, evde çocukları olanlarsa bir bataklıkta batarcasına çırpınıyor.” diyor.
Şüphesiz, aile sorumluluklarını gözden uzak bir şekilde yerine getiren çalışan idealinin yok oluşuna tanık oluyoruz. Covid öncesinde birçok ebeveyn çocuklarının gösterilerini veya futbol maçlarını ses çıkarmadan geçiştiriyor, çalışanlar bebeklerini fabrikaların dışında park edilmiş arabalarında emziriyor ve yetişkin çocuklar yaşlı yakınlarını doktora götürmek için dikkat çekmeden işten çıkıyordu. Artık saklanabilecek bir durum olmadığından bunun gibi tabular çok daha azaldı. Aslında artık bu tabu değişti diyebiliriz: BBC röportajındaki baba gibi, çocukları içeri girdiğinde utanacak kadar eski kafalı erkeklerle artık alay ediliyor. Belki de haksız bir şekilde alay ediliyor, sonuç olarak bu yaklaşım yalnızca başkalarının beklentilerinin bir yansıması. Covid, ideal çalışan kavramını savunan eski neslin ve iyi bir baba olmanın yolunu çocuklarının günlük bakımına dahil olmak olarak gören daha genç erkeklerin çatışmasını görünür kıldı. Büyük bir şirketin avukatı bana şunu söylemişti: “Bu durum liderlerimizle daha insani ilişkiler kurmamızı sağladı. Hepsi çocuklarıyla, köpekleriyle, 72 yaşındaki anneleriyle nasıl ilgilendiklerini anlatan mesajlar atıyor ve hep birlikte aynı durumda olduğumuzu göstermeye çalışıyor.”
Eskimiş ideal çalışan kavramını bir kenara koymanın zamanı geldi. Pandemi sonrası iş yeri ideallerimizi 50 yıl öncesinin değil günümüzün insanını yansıtacak şekilde yeniden şekillendirelim. Çalışan katılımına önem veriyorsanız bu yolu izlemelisiniz. Önem vermiyorsanız da önem vermeye başlamalısınız: Güncel bir araştırma, katılımı yüksek olmayan çalışanların işverenleri için yıllık maaşlarının yüzde 34’ü oranında maliyet yarattığını gösteriyor.
Atılması gereken ilk adım evden çalışma uygulamasına geçmektir. Ben ve evden çalışmayı destekleyen diğer kişiler de bu düşüncenin yaygın olarak kabul edilmesini engelleyen asıl sebebin hayal gücü eksikliği olduğunu uzun süredir biliyoruz. İşte bu sona erdi. Covid sırasında “uzaktan yapılması imkansız” birçok iş kısa bir geçiş süresi ve küçük gecikmelerle uzaktan çalışma sistemiyle yapılmaya başladı. Geçtiğimiz ay, düşünülemeyeni yapılabilir hale getiren üç olay gerçekleşti. Şirketler artık zamanlarını ve paralarını uzaktan erişimi kusursuzlaştırmaya yatırıyor. Teknolojiye çok yatkın olmayan yaşça büyük çalışanlar teknolojiyi öğrenmek için zaman harcamaya başladı. Süpervizörlerse insanları tepelerine binmeden kontrol etmenin yollarını buldular. Düşünülemez olanlar düşünülebilir hale gelmekle kalmadı, olağan durumlara dönüştü.
Ancak uzun vadeli evden çalışmanın, şu anda yaygın biçimde gözlemlediğimiz “krizden dolayı evden çalışma”dan farklı olduğunu bilmeliyiz. Evden çalışma, çalışma saatleri sırasında çocuk bakımıyla uğraşmayı ve çalışmak için dikkatinizi toplamanızı sağlayacak bir düzen yaratmayı gerektirir. Evden çalışma California gibi eyaletlerde saatli çalışanlar için yemek ve dinlenme araları gibi kanunen sağlanması gereken koşulları da çalışanlarına temin eder. Aynı zamanda birçok çalışan fazla mesaiye sınır koyabilmek için kontrolleri gerekli bulur.
Daha derine inersek, şirketler uzaktan çalışmanın ileri dönemlerdeki ideal rolü konusunda analitik bir yaklaşım sergilemeli. Birçok araştırma çalışanların evden çalışırken daha üretken olduklarını gösteriyor. Su sebili etrafında yapılan sohbetler hesaba katıldığında bu pek de şaşırtıcı değil. Uzaktan çalışma aynı zamanda insanları daha katılımcı hale getiriyor, memnuniyetlerini artırıyor ve işten ayrılma olasılıklarını düşürüyor. Aynı zamanda, uzaktan çalışanların çalışma saatleri genellikle artıyor, ortalama bir Amerikalının işe gidiş-geliş süresinin günde 54 dakika olduğunu düşündüğümüzde bu da çok şaşırtıcı değil.
Evden çalışmanın ya hep ya da hiç şeklinde bir uygulama olduğunu düşünmeyin. Birçok iş ve şirkette iş yerinde çalışma ve evden çalışmanın doğru dengesi bulunmaya çalışılacak. Birçok bilgi işçisinin formatsız etkileşim konusunda çaba harcaması gerekiyor ve sonrasında sessiz çalışma saatlerine ihtiyaçları oluyor. Bu zaman genellikle ofiste geçirilen zamandan daha verimli sonuçlar veriyor. Evden çalışma ve iş yerinde çalışmanın ideal kombinasyonunu bulmak her şirket, iş ve kişi için farklı bir süreç olacaktır.
Bir zamanlar zeki birinin de söylediği gibi, iyi bir krizin boşa harcanmasına izin vermeyin. Bu krizi de boşa harcamayalım. Bu büyük ve korkunç pandemiden elde edilecek iyi sonucun çalışanlara yeni bir tanım getirmek olması için hep birlikte çalışalım: Tutkulu, odaklı ve sadık, aynı zamanda iş ve iş dışı sorumluluklarını dengelemesi gereken kişi. Yöneticiler 30 milyon çocuk uzaktan eğitim alırken bunu göz ardı edemez.