Teknolojik devrimler toplumu, yaşam ve “iş” yapış biçimini derinden etkiler. Özellikle 20. yüzyılın iş ve yönetim anlayışında Sanayi Devrimi ile makineleşen hayatın ve üretim odaklı ekonomik modelin yansımalarını görmek mümkün. Öyle ki makinelere benzer şekilde kusursuz çalışması için tasarlanmış dev şirketlerde üretim bandı akışına benzeyen fonksiyon bazlı yapıların, keskin bir işveren ve işçi ayrımı gibi unsurların yansımalarının geçtiğimiz yüzyılın iş dünyasını derinden etkilediğini görürüz. Buradan hareketle, içinde bulunulan dönem teknolojisinin mucitlerinin düşünme ve çalışma biçimi ve icatlarının doğasının “iş” yapış şeklini şekillendirdiği söylenebilir. Sanayi Devrimi çoktan tarih oldu ve birkaç on yıldır dijital bir devrimin içerisindeyiz. Bu yüzden bu yeni devrimin, tüm iş dünyasını ve iş yapış şekillerini de nasıl dönüştürdüğünü kavramak günümüzü daha isabetli yorumlayabilmek adına faydalı olabilir.
Dijital İcadın Dinamikleri |
Bu Dinamiklerin Çevik İş Dünyasındaki Yansımaları |
---|---|
Merkezi olmayan, dağınık yapılanma | Fonksiyonel departman yapıları yerine multi-disipliner takımlardan oluşan ağlar |
Yaşayan ve etkileşimlerle sürekli gelişen bir yapı | Mekanik ve statik piramit yapılar yerine yaşayan ve evrilen organik bir form |
Otorite ve hiyerarşinin olmayışı | Daha az merkezi ve takımların yetkilendirildiği bir yapı |
Şeffaflık ve kolay ulaşılabilirlik | Bilgi ve yeteneklerini kendisine saklayan bireysellik yerine, iş birlikteliği ve takım |
Sınır ve ayrım olmaksızın ortak amaçlar etrafında toplanabilme | Tekil, organizasyon odaklı bakış açısı yerine ekosistem yaklaşımı |
Bilgiye ve herkese rahat erişim & etkileşim | Şeffaflık ve karar alma süreçlerine dahil olma talebi |
Geçmiş yüzyılda hepimiz Yunan mitolojisindeki tanrılar tarafından cezalandırılmış Sisifos’un modern versiyonları gibi keyifsiz bir iş-yaşam döngüsüne hapsolduk. Dijitalleşmenin sürüklediği “işin rönesansı” ile bazı radikal değişiklikler hayatımıza giriyor ve daha özgürlükçü bir anlayışa doğru ilerliyoruz. Pandemi ile ivme kazanan bu değişim dönemi 20. yüzyılın “iş” anlayışının ölümü ve bambaşka bir anlayışın başlangıcı anlamına geliyor.
Kitleselin Ölümü, Nişin Yükselişi
Seri üretim ile birlikte kitlesellik ön plana çıktı ve bu anlayış binlerce çalışanı olan kâr odaklı büyük ölçekli şirketi doğurdu. Bu dev şirketler ise yetenekli insanları alıp kendi amaçlarına kanalize etmeye çalıştı. Ancak, burada amaç uyumunun başarılı biçimde gerçekleştiğini söylemek ise maalesef pek mümkün değil. Tower Watson’ın 2012 yılında 29 farklı ülkedeki 32000 çalışan ile yaptığı çalışan bağlılığı araştırmasında, bağlılığın yalnızca yüzde 35 seviyesinde çıkmış olması da bu başarısızlığa işaret ediyor.
Gelecekte şirket yapılarının küçüleceğini ve “devlik” anlayışının şirketlerin kurabildikleri iş birlikteliklerine bağlı olacağını görebiliriz. Yani, “iş” tanımı yeteneklerin kendilerini gerçekleyebildikleri bir platforma evrilebilir. Bu da işveren-işçi ilişkisinden ziyade belli bir amaç uğruna oluşan birlikteliklerin ilişkisi anlamına gelebilir. Upwork and Freelancers Union’ın yaptığı araştırmaya göre ABD’deki “freelance” iş çalışanların sayısının 2014’te 53 milyondan 57 milyona çıkmış olması da bu değişmekte olan ilişki yapısına bir işaret. Bu anlamda şirketlerin artık meşhur “headcount” derdinin de kalmayacağını söyleyebiliriz.
Unvana Dayalı Gücün Ölümü, Etki ve Katkının Dirilişi
Unvanlardan gücünü alan hiyerarşik anlayışın zaten ciddi anlamda kan kaybetmekte olduğunu görüyoruz. Gelecekte gücün unvanlardan daha çok yeteneklere doğru kayacağını göreceğiz. Yetenekler ve bu yeteneklerin neye dönüşebildiği anlamlı olacak. Yani, birey değer üretimine ne kadar katkı sağlayabiliyorsa, bu anlamda üretilen değere ne kadar etki edebiliyorsa o kadar güçlenecek. Sanırım şirketlerde birçok insanın hayatını adadığı unvan ve getirdikleri de yavaş yavaş tarihin çöplüğüne karışabilir. Son yıllarda Zappos, Gusto, Valve gibi çeşitli şirketlerde bunun denemelerini de görmekteyiz. Hatta Elon Musk 2018 yılında Tesla’daki CEO unvanını bırakarak yeni unvanını “Nothing of Tesla” olarak duyurmuştu.
Tabi burada şunu da belirtmek gerekiyor ki, klasik anlamda bildiğimiz yöneticilerin de ölümünden bahsediyoruz. Özellikle, usta başı olarak sadece operasyonun düzgün işlemesinden sorumlu davranan yöneticilerin devrinin kapanmakta olduğunu söylemek mümkün. Operasyon ve operasyonu oluşturan iş parçacıklarını tamamlama oryantasyonu eskide kaldı. Yetenekli, yaratıcı ve iş birlikteliğini arttıran, hizmet eden ve yol açan liderlerin çağındayız.
Rakamsal Büyümenin Ölümü, Değer Odaklı Başarı Anlayışı
Son birkaç yüzyılda şekillendirdiğimiz, “kanserleşmiş” diyebileceğimiz “büyüme odaklı başarı” tanımı ölecek. Dünyanın sürüklediği ekonomik, toplumsal ve çevresel açmazlar ölçek ekonomisinin yerini akış ekonomisine bırakmasını hızlandıracak. Böylece adeta aç gözlülükle beslenen, finansal sonuçları önceleyen, hep daha fazlasını isteyen büyüme odağı yerine daha insan ve yaşam odaklı bir başarı tanımına kavuşacağız. Yani, daha sağlıklı ve sürdürülebilir biçimde, toplumsal ve yaşamsal faydaya daha fazla odaklanmaya başlayacağız. Bu anlamda, elde edilecek kazancın ötesinde ve hatta müşteri ihtiyaçlarının ötesinde, yeni bir akım yaratabilecek derinlikte fayda yaratma takıntısıyla var oluştan bahsedebiliriz. Tüm değerleri, tüm karar ve aksiyonları bu var oluşu ile hizalanmış ve var oluş nedeni etrafında kendisine sadık takipçiler yaratabilmiş şirketlerin büyümeyi de beraberinde getirmesi kaçınılmaz olacak. Dünyaca ünlü outdoor giyim markası Patagonia buna güzel bir örnek. Çevreye duyarlı var oluşuyla mükemmel bir uyum içerisinde marka, müşterilerine geri dönüşüm, kıyafet tamiri ve ikinci el ürün satışı desteği sunuyor. Bu hizmetler ilk bakışta belki de markanın kısa dönemde kendi satışlarını negatif yönde etkileyebilecek gibi görünse de var oluşu ile uyum içerisinde sadık takipçiler yaratmasına da olanak sağlıyor. Öyle ki 2011 yılında markanın “bu ceketi alma” kampanyası ile müşterilerini ikinci el Patagonia ürünlerine yönlendirmeye çalışmasına rağmen aynı yıl gelirlerini yaklaşık yüzde 30 arttırdığını görüyoruz.
Tüm bu bahsettiğimiz potansiyel değişimlerin ışığında belki de en heyecan verici kısım, “iş”in yeni ve çok daha anlamlı bir ruha bürüneceği bir dönemin başlıyor olması. Sadece para kazanmak ve kitleselliğin yücelttiği maddesel tatmine ulaşmak uğruna hayatlarını heba eden bireyler nihayet çok da uzak olmayan bir gelecekte kendilerini gerçekleyebilme farkındalık ve özgürlüğüne kavuşabilirler. Ne kadar süreceğini bilmesek de bir önceki yüzyılda oluşan deterministik anlayışın yerini olasılıksal gerçekliğe bıraktığı uzun ve keyifli bir yolculuk çoktan başladı. Yerinizi aldınız mı?