Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2022 yılında dünya genelinde 20 milyon kanser vakası kaydedildi; yaklaşık 9,7 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Kanser, toplum sağlığına olumsuz etkilerinin yanı sıra sağlık hizmetleri bütçesine de önemli bir yük getiriyor. Kanserin 2050 yılına kadar dünya ekonomisine 25,2 trilyon dolara mal olması bekleniyor. Peki, kanserin ölüm nedeni olmadığı bir gelecek mümkün mü?
Yaşlanan nüfus, iklim krizinin sağlık üzerindeki artan etkisi ve hastalıkların artan ekonomik yükü nedeniyle sağlık sistemleri insanların sağlık ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği açısından kanser gibi toplum sağlığındaki önemi ve ekonomik yükü ağır olan hastalıkların kontrolünün önemi giderek artıyor.
Toplum sağlığının yanı sıra sağlık hizmetleri bütçesine de önemli bir yük getiren kanserin 2020 ve 2050 yılları arasında dünya ekonomisine 25,2 trilyon dolara mal olması bekleniyor. Kanserin 2022 yılında yaklaşık 9,7 milyon kişinin ölümüne neden olduğu ve dünya genelinde 20 milyon vaka kaydedildiği tahmin ediliyor. En fazla vakanın kaydedildiği kanser türlerini yüzde 12,4 ile akciğer kanseri, yüzde 11,6 ile meme kanseri, yüzde 9,6 ile kolorektal kanser ve yüzde 7,3 ile prostat kanseri oluşturuyor.
Ulusal Kanser Haftası’nı geride bıraktığımız bugünlerde konuya ilişkin açıklamalarda bulunan AstraZeneca Türkiye Medikal Direktörü Dr. Deniz Ertürk Erem, “AstraZeneca’da, herkesin kanser tedavilerine eşit şekilde erişebilmesini sağlamak ve kanseri ölüm nedeni olmaktan çıkarmak vizyonumuz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu anlamda kendimizi kanser ekosisteminin bir çözüm ortağı olarak tanımlıyoruz. Bu ekosisteme liderlik etmeyi amaçlayan bir firma olarak klinik araştırmalarımız ile yeni tedavilerin geliştirilmesine verdiğimiz katkılar, doğru kişilerin doğru testlere ve dolayısıyla doğru tedaviye ulaşmaları için yaptığımız işbirlikleri ve kanser hastalıklarının neden olduğu ekonomik yükü azaltmaya yönelik çalışmalarımızla kanserin ölüm nedeni olmadığı bir geleceğin mümkün olduğuna inanıyoruz” dedi.
Küresel olarak yeni tedavilere ve AR-GE çalışmalarına en fazla yatırım yapan şirketler arasında olduklarını ifade eden Erem, “Klinik çalışmalarımız ile farklı tümör tiplerinde erken müdahalenin sağlayabileceği avantajları ortaya çıkarmaya devam ediyoruz. Türkiye’de yaklaşık 100 kişilik klinik araştırma kadromuz ve 50 kişilik medikal ekibimiz ile klinik araştırma faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. 2020-2022 yılları arasında ülkemize en fazla sayıda klinik araştırma getiren ilaç firması olduk ve Türkiye’de toplam yaklaşık 550 milyon TL yatırım yaptık. Çalışmalarımızın yüzde 65’ini onkoloji tedavi alanında yürütüyoruz. 10’un üzerinde farklı tedavi alanında, 50’nin üzerinde aktif onkoloji çalışma sayımızı 2024 senesinde 60’ın üzerine çıkararak bin 300’ün üzerinde hastaya ulaşmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda, Sağlık Bakanlığı kontrolünde erken erişim programları ile yenilikçi tedavilerin hastalara ulaşmasını sağlıyor ve hasta sonuçlarının iyileştirilmesine odaklanıyoruz” şeklinde konuştu.
Ortak akılla yol haritaları oluşturmak
Doğru tanı ve tedavi süreçlerinin desteklenmesi için multidisipliner çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Erem, ”Onkolojide hedefli tedavi için doğru tanının önemi gün geçtikte artıyor. Doğru hastanın doğru tanıyı almasında bilimsel uzlaşının rolü büyük. Ortak akılla oluşturulan yol haritalarının hastaların en hızlı şekilde tanı ve tedavi çözümlerine ulaşmasını sağlayacağına inanıyoruz. Bu kapsamda pek çok konsensus çalışması ve rehberin hazırlanmasına koşulsuz destekte bulunuyoruz. Multidisipliner ekiplerle yaptığımız çalışmalarla, en son gelişmelerin benimsenmesini hızlandırmayı ve ekosistemdeki tüm paydaşların kanserin tedavi şeklini geliştirmek için birlikte çalışmasını sağlamayı hedefliyoruz. Örneğin, her biri alanında uzman olan beş dernek, verdiğimiz koşulsuz destek ile ilk defa bir araya gelerek Türkiye’de ilk kez yumurtalık ve prostat kanserini kapsayan Genetik Tanı Uzlaşı Raporu’nu hazırladı. Patoloji Dernekleri Federasyonu, Tıbbi Genetik Derneği, Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği ve Türk Üroonkoloji Derneği tarafından 2022 yılında hazırlanan raporda her dört yumurtalık kanserinden birinin nedeninin kalıtsal olduğu belirtilirken prostat kanserinin de kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkili olduğuna dikkat çekildi. Genetik tanı alanındaki bu uzlaşı raporu, bu derece geniş kapsamda hekim derneklerinin bir araya gelerek yayınladıkları alanındaki ilk ve tek uzlaşı dokümanı olarak onkoloji camiasında birçok kongre ve sempozyumda anıldı ve referans olarak sunuldu” dedi.
“Hedefli ve kişiselleştirilmiş tedaviler için diyagnostikten güç alıyoruz”
Erem, kanser hastalığının teşhis ve tedavisinde giderek önemi artan alanlardan birinin de diyagnostik olduğunun altını çizdi. AstraZeneca’da sağlığın geleceğinin kişiselleştirilmiş sağlık çözümleri olduğunun farkında olduklarını belirten Erem, “Bu doğrultuda ilaçların geliştirilme sürecinden hasta ile buluşmasına kadar her aşamada bilim ve teknolojinin sunduğu olanaklardan faydalanarak hedefli tedavi seçeneklerini geliştiriyoruz. Kanser teşhis ve tedavisinde önemli bir yere sahip olan biyobelirteçlerin tespitlerinin kısıtlı olduğu kliniklerde yer alan hastaların testlere doğru ve zamanında erişimlerini iyileştirmek ve doğru hastanın doğru tedaviye ve kaliteli test imkânlarına ulaşması için koşulsuz desteğimizle ‘Diyagnostik Network’ projesi hayata geçirildi” dedi.
Öte yandan, akciğer kanseri tanısı için doku biyopsisi alınan ancak genetik mutasyon ya da diğer belirteçleri saptayacak testlere tanı aldığı hastanede erişimi olmayan hastaların dokularının, bu lojistik destek programı kapsamında bu merkezlerden alınması, başka bir merkezde bu testlerin yapılması ve tekrar tanı aldıkları merkezlere iletilmesi sağlanıyor. Erem, konuyla ilgili şunları söyledi: “Sağlık ekosistemindeki tanı süreçlerini optimize edecek işbirlikleri ve projeler geliştirerek, doğru tanı ve tedavi sürecinde hasta deneyiminin iyileştirilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Hedefli tedavilerdeki gelişmeler ve bilimsel uzlaşı ile tanı ve tedavi süreçlerindeki ilerlemeler sayesinde pek çok kanser türünde sağ kalım oranlarının artacağına hatta kanser sebepli ölümlerin önüne geçileceği bir geleceğe bizi hazırlayacağına inanıyoruz.”
Kanserin kontrolü toplumsal refah için kritik
AstraZeneca Türkiye’nin, yenilikçi ilaçlar geliştirmenin yanı sıra sağlık ekosisteminin dönüşümünde bir çözüm ortağı olduğuna da dikkat çeken AstraZeneca Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Erdal Kiraz ise, “Kanserin kontrolü bugün sağlığa erişimde kritik bir mesele olduğu kadar, sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliği ve toplumsal refah açısından da önem taşıyor. Kanser, ekonomik olarak sağlık sistemlerine yük getiren hastalıkların başında geliyor. Bu nedenle kanserin hem toplum sağlığı hem de ekonomik yük bakış açısı ile önceliklendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kanserin kontrolüne ilişkin sağlık politikasında en temel unsur ise erken teşhisi yaygınlaştırmak. Erken teşhis hastaların yaşam süresini artırırken, tedavi maliyetlerinin etkinleştirilmesi, verimlilik kayıplarının önlenmesi için önem taşıyor” dedi.
Erken teşhis konusunda hem bireylerin farkındalıklarını artırarak hem de devletin tarama programlarını yaygınlaştırması ile önemli adımlar atılabileceğini vurgulayan Kiraz, “Bu kapsamda ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği alanlarda tarama programlarının hayata geçirilmiş olması önemli. Hem bu programlardan etkin sonuçlar alınması hem de ülkemizde yaygın bir şekilde gözlenen diğer kanser türlerine ilişkin politikaların geliştirilmesi için gidilecek yolumuz var. Örneğin, Sağlık Bakanlığı 2024 Performans Programı’nda ülkemizde meme kanseri tarama programı kapsamında değerlendirilen hedef nüfusun yüzde 39’una ulaşılması hedefleniyor. 2026’da ise bu oranın yüzde 45 düzeyine çıkması öngörülüyor. Ülkemizde 350’nin üzerinde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) bulunuyor, meme kanserine yönelik tarama programı 40-69 yaş arası kadınlara ücretsiz şekilde iki yılda bir mamografi ile tarama yapılmasına imkân sağlıyor” ifadelerini kullandı.
“Ülkemizin sağlığa erişim alanındaki bu önemli altyapısı ve politikasının sağlık sonuçlarını dönüştürecek şekilde etkinleştirilebileceğini düşünüyoruz” diyen Kiraz, "Biz de AstraZeneca olarak ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, halk sağlığına ilişkin bilinçlendirme ve tarama gibi faaliyetlerin yaygınlaştırılmasına destek vermek amacıyla Sağlık Bakanlığı’na koşulsuz olarak mobil sağlık merkezi bağışladık. Röntgen odası, birçok kapsamlı testin yapılabileceği bir laboratuvar, solunum fonksiyon testi cihazı, acil durum sedyesinin yanı sıra kalp ve akciğer filmi için kurşun kaplı x-ray odası da bulunan mobil sağlık merkezi ülke genelinde Sağlık Bakanlığımızın belirleyeceği ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılacak” şeklinde konuştu.
Erken tanı için yapay zekâ uygulamaları
Kanserin erken teşhisine katkı sağlayacak konulardan birinin de teknolojik gelişmelerden faydalanmak olduğunun altını çizen Kiraz, “Yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojilerin de klinik pratiğe girmesiyle akciğer kanserinin erken evrelerde tespit edilebilmesini sağlayan programların arttığını görmek de sevindirici bir gelişme. Kanser türleri arasında akciğer kanserine bağlı maliyetler yüzde 15,4 ile en yüksek yükü oluşturuyor. Teknolojik gelişmelerden faydalanarak bu yükün hafiflemesine katkıda bulunmak ve hastalıkların erken tanısında yapay zekâ uygulamalarının kullanılması amacıyla pek çok ülkede akciğer kanseri alanında teknoloji geliştirici firmalar, üniversiteler, hastaneler ve kamu kurumları ile iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. 2025 yılına kadar yenilikçi ve ölçeklenebilir dijital sağlık çözümlerine erişimi iyileştirmek için yapay zekâ çözümleri tedarikçisi Qure.ai iş birliği ile yapay zekâ tabanlı teknoloji kullanılarak global olarak beş milyon hastanın akciğer kanseri taramasından faydalanmasını desteklemeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
Kansere karşı farkındalıkta paydaşlarla ilerlemek
Kiraz açıklamasının devamında şu bilgileri paylaştı: “Bunun dışında vatandaşlarımızın da kanser farkındalığını artırarak kendi kontrollerini yaptırmalarının da önemine inanıyoruz. Bu kapsamda kamu kurumları, hekim ve hasta dernekleri ile sağlık okuryazarlığını geliştiren ve risk faktörleri hakkında farkındalığı artıran çalışmalar yapıyoruz. Örneğin, İhtiyaç Haritası ve Kanser Savaşçıları Derneği’nin yürüttüğü ‘Kendini Tanı, Erken Tanı Meme Kanseri Farkındalık Hareketi’ne koşulsuz destek sağlıyoruz. Bu proje ile şu ana kadar Antalya, Trabzon ve Hatay’da yaklaşık 700 kadının bilgilendirme ve tarama faaliyetlerine katılmalarına destek olduk. Bu kadınların kendilerine en yakın KETEM’lerde taramalarının yapılması sağlandı. Ayrıca Türk Tıbbi Onkoloji Derneği, AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile meme ve yumurtalık kanseri hakkında toplumu bilgilendirmek amacıyla ‘Kontrol Sende Cevabı Gende’ internet platformunu hayata geçirdi. Oyuncu ve heykeltıraş Arzum Onan’ın da elçiliğini yaptığı proje kapsamında yayına alınan cevabigende.com adresinde yer alan anketler ile kadınlar meme ve yumurtalık kanseri risk faktörlerine sahip olup olmadıklarını öğrenebiliyor. Web sitesinde ayrıca toplumu bu kanser türlerinin önemi konusunda bilgilendiren çarpıcı verilere de yer veriliyor.”
“Erken teşhisin sağlık sonuçlarında fark yaratacağı bir diğer kanser türü ise akciğer kanseri. Son yıllarda akciğer kanseri tarama programları konusunda fizibilite araştırması, pilot programlar ve ulusal tarama programlarının sayısının arttığını görüyoruz. AstraZeneca olarak bu alanda toplumun bilinçlendirilmesini sağlamak, hastaların daha erken evrelerde tanı almaları ve sağkalımlarına doğrudan ya da dolaylı olarak pozitif katkıda bulunmak amacıyla farkındalık faaliyetleri yürütüyoruz” diyen Kiraz şunları söyledi: “Türk Tıbbi Onkoloji Derneği’nin koşulsuz desteğimizle hayata geçirdiği ‘Akciğerimizi Okuyoruz’ projesi de bu alandaki çalışmalarımızdan birisi. Bu proje kapsamında hayata geçirilen www.akcigerimiziokuyoruz.com web sitesinde yer alan anketler ile akciğer kanseri risklerinin öğrenilmesini hedefliyoruz. Şu ana kadar 42 binden fazla kişinin giriş yaptığı bu web sitesinde, dünya çapında ve Türkiye’de kanserden kaynaklanan ölümlerin en yaygın nedeni olan akciğer kanseri belirtileri ve risk faktörleri gibi başlıklar altında bilgiler yer alıyor.”
Kanseri ölüm nedeni olmaktan çıkarmak vizyonu ile çalışmalarını kesintisiz bir şekilde sürdüreceklerinin altını çizen Kiraz, “Yürüttüğümüz klinik çalışmaları ve paydaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz projeleri kanser alanındaki taahhütlerimize bağlılığımızın en önemli göstergeleri olarak görüyoruz. İlaçlarımızla yenilikçi tedavi çözümleri sunmanın yanı sıra iş birliklerimiz, erken erişim programları ve farkındalık kampanyalarıyla toplumu bu konuda bilinçlendirmeye ve hastaların erken evrede tedaviye erişimini sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.