Banu Öksün

Cargill Gıda META Sağlık & Beslenme Ürün Grubu ve İK’dan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi 

“Yaşadığımız Felaket Gıda Güvenliğinin Önemini Yeniden Gösterdi”

15 Mart 2023, Çarşamba

Sürdürülebilirlik yaklaşımını iklim, toprak, su ve insan başlıkları üzerine kurgulayan Cargill’in temel amacı dünyanın güvenli, sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmesine katkı sağlamak. Bu kapsamda gıda güvenliği konusuna özel olarak odaklanan Cargill’in Gıda META Sağlık & Beslenme Ürün Grubu ve İK’dan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Banu Öksün, gerek Covid-19 pandemisi gerekse son yaşanan deprem felaketinin gıda güvenliği konusunun önemini yeniden gözler önüne serdiğini belirtiyor. Öksün, “Son yaşadığımız deprem felaketi de bir kez daha gösterdi ki güvenli ve besleyici gıdaya erişim söz konusu olduğunda sürdürülebilirlik gereklilikleri artıyor” diyor. 

Son dönemde sürdürülebilirlik dünyanın en çok konuştuğu konuların başında geliyor. Cargill’in sürdürülebilirliğe bakış açısını öğrenebilir miyiz?

Öncelikle asrın felaketi olarak kabul edilen ve sadece ülkemizi değil dünyayı birbirine kenetleyen depremlerden derin bir üzüntü duyduğumuzu belirtmek isterim. Cargill olarak her sorumlu kurum gibi afetin yaralarını sarmak için ilk günden bu yana elimizden gelenin fazlasını yapmak için çalışıyoruz. Bu afet aslında sürdürülebilir gıdanın önemini de gösterdi. Bu konunun detaylarına da birazdan mutlaka değineceğiz. Bu vesileyle depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, tüm milletimize baş sağlığı ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Sürdürülebilirlik konusunu nasıl ele aldığımıza gelecek olursam… Cargill olarak dünyanın güvenli, sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmesine katkı sağlamak en temel amacımız. Global sürdürülebilirlik anlayışımızın temelinde üç ana konu var; iklim, toprak ve su ve insan. İklim başlığında, 2030 yılına kadar tedarik zincirimizden kaynaklı emisyonları yüzde 30 azaltmayı taahhüt ediyoruz. Toprak ve su konusunda taahhüdümüz, 2030 yılına kadar global tedarik zincirimizi gezegen dostu yapmak ve su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde yönetmek. İnsan hakları konusundaki duyarlılığımızın yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliği adına 2030 yılına kadar yönetim kademelerinde yüzde 50 kadın yöneticinin yer alması ve yine 2030’a kadar 10 milyon çiftçiye tarlada sürdürülebilirlik eğitimleri vererek refahlarını sağlamak var.

Peki, sürdürülebilir gıda deyince ne anlamalıyız?

Sürdürülebilir gıda sistemlerini, nesillerin ekonomik, sosyal ve çevresel refahını güvence altına almak olarak tanımlayabiliriz. Dünya Ekonomik Forumu, 2019 yılında tarım, gıda ve içecek endüstrisinin sürdürülebilir olmasına ilişkin bir çalışma yayınladı. Bu çalışmada, sürdürülebilir gıdanın tanımı yapıldı. Gıdada ani fiyat artışlarına karşı alınması gereken önlemler, geçim kaynaklarının çeşitlenmesi, kaynakların hassasiyetle yönetilmesi gibi konulara dikkat çekildi.

Birleşmiş Milletler’e göre dünya nüfusu 2050’de 10 milyara ulaşacak. Bir yandan, yaşlanan, zenginleşen nüfusun daha iyi besinlere ihtiyacının artacağı, diğer yandan genç ve alım gücü düşük kesimin gıda ihtiyacının karşılanması gıdanın sürdürülebilir olduğunun göstergeleri arasında raporlandı. Covid-19 döneminde, gıdada ithalata bağımlı ülkelerin lojistik sıkıntılarından nasıl etkilendiğini hepimiz gördük. Son yaşadığımız deprem felaketi de bir kez daha gösterdi ki güvenli ve besleyici gıdaya erişim söz konusu olduğunda sürdürülebilirlik gereklilikleri artıyor. İlk anda depremzedelerin en acil ihtiyaçlarından biri elbette gıdaydı. Bu açıdan sürdürülebilirlik birçok şeyi ifade ediyor. Bölgede halen temel gıda maddelerine ihtiyaç duyuluyor. Diğer taraftan yetersiz beslenme, özellikle çocuklarda protein-enerji bakımından yetersiz besin alımı, vitaminlerin, bazı minerallerin eksikliğinden kaynaklı sağlık sorunları yaşanabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor. Besin değeri yüksek ve hemen tüketime hazır paketlenmiş gıdalar, bozulmadan gönderilebilen ürünler bu dönemde daha önemli hale geldi.

Özetle, global gıda sistemlerinin entegre çalışması, tüketicinin gıda seçimlerinde sürdürülebilir kaynaklardan üretilen ürünleri tercih etmelerini ve tedarikin sürekliliğini sağlamak, doğaya uyumlu üretimin artırılması gibi konular büyük önem arz ediyor.

Gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik arasında nasıl bir ilişki var? Bu konuda üreticiler, politika belirleyiciler ve tedarik zincirinde yer alan tüm paydaş kurumlardan ne beklemeliyiz?

Dünyamız son yıllarda gıda güvensizliğine neden olan pek çok sorunla yüzleşti. Gıda güvenliğinin sağlanamaması, üretim girdilerindeki maliyet artışları ve benzeri durumlar gıda güvenliğini ve dolayısıyla gıdanın sürdürülebilirliğini tehdit eden unsurlar arasında. Bir diğer sorun tedarik zincirindeki sıkıntılar. Üretilen tüm gıdaların üçte biri kayboluyor ya da hasat sonrası heba oluyor. Ayrıca gıda israfının kontrol altına alınması çok büyük önem taşıyor.

Gıda güvenliği konusunda tüm kurumların hesap verebilir olmaları, sorumlu hissetmeleri çok önemli. G7’nin 2021 yılında başlattığı Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Girişimi’nin parçası olan 22 şirketin gıda ve tarım alanında sürdürülebilirlik konularında yarattıkları değer, World Benchmarking Alliance metodolojisiyle belirleniyor. Dört ana gösterge var. Ekolojik alanda sera gazı emisyonları, tarımsal arazilerin verimli kullanımına dair ekim ve hasat uygulamaları gibi konularda önlemler ele alınıyor. Ekonomik alanda kurumlardan öncelikle sürdürülebilir gıda konusunda somut, uygulanabilir ve ölçümlenebilir stratejiler ve yönetim ilkeleri bekleniyor. Sosyal alanda insan haklarına uyum ve alt kırılımlarında çocuk işçi çalıştırma, özellikle ihtiyaç sahibi tüketiciler için sağlık ve güvenlik konuları, iş yerinde sağlık ve güvenlik uygulamaları, çiftçi ve balıkçıların geçim kaynakları var. Beslenmede ise besin değeri yüksek gıdaların ve gıda bileşenlerinin üretimi, bulunurluğu, bu tür gıdaların erişilebilir ve satın alınabilir olması için kurumların yaptığı çalışmalar var.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre bugün bir çiftçi 150 kişiyi besliyorken 2050’de bu sayı iki katına çıkacak. Ancak şu bir gerçek ki, mevcut gıda üretimimiz ve tarım sistemlerimiz sürdürülebilirlik kriterlerini karşılamıyor. Nüfusun yeterli beslenebilmesi için gıda üretiminin artması gerekiyor. Fakat toprak miktarı artmıyor, çiftçi sayısı artmıyor. Burada da çiftçilerin eğitimi ve teknoloji kullanımı devreye giriyor. Cargill olarak kurumsal sosyal sorumluluk programımız 1000 Çiftçi 1000 Bereket ile beş yıldır mısır, ayçiçeği ve kanola çiftçilerini bilinçlendirerek destekliyoruz. Geldiğimiz noktada verimin yüzde 20’den fazla arttığını görüyoruz. Daha sürdürülebilir, pozitif etki yaratacak yenilikçi çözümler şart.

Tüketici gıdada sürdürülebilirlik konusuna nasıl bakıyor? Şirketlerden beklentileri ne yönde?  

Cargill olarak tüketici trendleri konusunda her yıl araştırmalar yapıyoruz. Dört makro trend öne çıkıyor. Bunlardan ilki “Benim için sağlıklı.” Yani tüketici bütünsel beslenme tarafına eğilimi olduğunu söylüyor. Probiyotik, prebiyotik, postbiyotik, lifler, proteinler gibi fonksiyonel gıdalar artık daha önemli. Bir diğer trend, bilinçli tüketim. Verdiği paranın karşılığını almak, ayrıca su tüketimini, çevre hassasiyetini takip etmek istiyor. Üçüncüsü deneyim; yediklerinden haz almak, bazen aldığı bir tat ile nostalji yaşamak istiyorlar. Dördüncü olarak da yalınlık; yani kolay hazırlayıp pişirebileceği, hızlıca tüketebileceği pratik gıdaları arıyor. Aynı şekilde, vegan, vejetaryen, ketojenik diyet yapanlar var. Dolayısıyla neye ihtiyaç duyuyorsa rafta onu görmek istiyor.

Dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunlar gıdada inovasyon ile gıda sisteminin yeniden şekillenmesine de olanak sunuyor. Cargill bu konuda neler yapıyor?

Cargill olarak gıda ve gıda bileşenlerine ek olarak zenginleştirilmiş gıda ürünleri ve gıda zenginleştiricileri konusunda da üretimimiz var. Gıdalardaki tuzu ve şekeri azaltırken, aynı zamanda tüketicinin lezzet arayışını da karşılayan inovatif gıda bileşenlerimiz var. Mısır lifimiz, bezelye proteinimiz, vegan çikolatamız, şekeri azaltılmış çikolatamız ve yüksek oleikli ayçiçek yağımız, daha sağlıklı atıştırmalıkların üretiminde kullanılıyor. Gıda ürünlerinin uzun raf ömürleri olması için de fonksiyonel doğal nişastalar üretiyoruz.

Bursa Orhangazi’deki INFUSE Uygulama Merkezi’mizde tüketici ihtiyaçlarına uygun, hızlı ve düşük maliyetli içerik karışımları ile gıda üreticilerine çözümler sunuyoruz. Bağışıklık sistemi için sunduğumuz inovasyon ödüllü postbiyotik ürünümüz EpiCor da tüketici beklentileri doğrultusunda sağlıklı yaşam alanında inovatif bakış açımızın ürünü.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş