Tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar ve bölgede yaşanan savaşla liman işletmeciliği ve lojistik sektörünün önemli meydan okumalarla karşılaştığına değinen DP World Türkiye CEO’su Kris Adams, bu süreçte dijital dönüşümün sektör için kritik önemde olduğunu vurguluyor. DP World olarak kargo sahiplerine bütünleşik ve sadeleştirilmiş dijital hizmetler sunarak işlerini kolaylaştırdıklarını ifade eden Adams, bu doğrultuda şirket birleşmeleri ve satın alımlarına devam edeceklerini söylüyor.
Pandemi ve tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar sonrasında liman hizmetleri ve lojistik sektörünün durumunu kısaca değerlendirir misiniz?
Türkiye elbette tedarik zinciri anlamında küresel sorunlarından kendi payına düşeni aldı ve etkilendi. Ancak aynı zamanda Türkiye’nin bu anlamda pek çok avantajı olduğunu düşünüyorum. Bazı önde gelen lojistik şirketlerin artık dijital ikizlerini oluşturmaya başladıklarını okuyoruz. Simülasyonunu yapmak bir tıkla mümkün ve tüm senaryoya bakabiliyorsunuz. Aslında geçtiğimiz birkaç yılda kriz anında neler yaşanabileceğini ve ne gibi meydan okumalarla karşılaşabileceğimizi öğrenmiş olduk.
İçinde bulunduğumuz dönemde de meydan okumalar devam ediyor. Özellikle bölgedeki savaşı düşündüğümüz zaman. Durumu nasıl yönetiyorsunuz?
Pandemi aslında tamamen bitmedi. Bazı ülkelerde kısıtlamalar devam ediyor. Erişim olmayan bölgeler var. Bir de üzerine bölgede savaş başladı. Tabi bunun bazı doğrudan etkileri oldu. Türkiye Karadeniz’e açılan kapı olduğu için bu durumdan direkt olarak etkilendi. Ukrayna lojistik anlamda büyük bir pazar olmasa da tahıl ihracatının devam etmesi açısından önemli bir bölge. Rusya da Karadeniz’e açılan kapılardan biri. Yani, gönderilemeyen çok fazla kargo oldu. Diğer yandan tabii Afrika ülkeleri de etkilendi.
Bir diğer etkisi de şu anda Avrupa’da yaşanan ve tüketimin azalmasına neden olan gaz sıkıntısı. Yani aslında yaşananlar hepimizi etkiliyor. Bize etkisi, operasyonel maliyetler noktasında oldu. Elektrik maliyetimiz çok arttı, gaz maliyetimiz arttı. Aslında dürüst olmak gerekirse, Türkiye'deki enerji maliyetleri Avrupa'ya kıyasla çok da kötü değil. Orada işler tamamen kontrolden çıktı. Tüm bunların etkisinin uzun vadeli olacağını ve özellikle Avrupa'da resesyona yol açacağını düşünüyorum.
Liman operasyonları bu durumdan nasıl etkileniyor küresel olarak? Dinamikler ne durumda?
Bazı kısa vadeli etkiler oldu. Bunlardan biri, Ukrayna ya da Rusya’ya gitmekte olan kargolar bir yerlerde durdu ve kaldı. Diyelim ki iki ay boyunca ya Türkiye’de ya da Doğru Akdeniz’de bir limanda konteynerler bekledi. Biz de bu kargoyu gitmesi gereken yere ulaştırabilmek için yoğun çaba gösterdik. Şimdi temizlendi ama bu ilk etkiydi. İkincisi ise Türkiye Karadeniz’e açılan kapı olduğundan buraya yönelik gönderimler durdu. Artık kargo gitmiyor. Ticaret azalarak devam ediyor bölgede. Litvanya, Polonya ya da Moldova üzerinden gidiyor kargolar. Buradaki rakamlar düştü elbette. Küresel tedarik zincirine bakınca ise Rusya şimdi Avrupa’nın pek çok yerine gönderi yapamıyor. Dolayısıyla ticaret yolları yeniden şekilleniyor, kendilerine yeni rotalar bulmak zorunda kalıyorlar. Bu da küresel liman operasyonlarını etkiliyor.
Tüm bu sorunlar iş dünyasını bir paradigma değişimine itiyor. Dijitalleşme giderek önem kazanıyor. Dijitalleşmeyi bu dönemde nasıl kullanıyorsunuz?
Bu dönemde şirketimiz dijital bir dönüşümden geçiyor. Dijitalleşmeyi iki ana eksende kullanıyoruz. Öncelikle uçtan uca tedarik zincirinde; zira artık yalnızca bir liman işletmesi değiliz. Toplam çözüm sunuyoruz ve limancılık bu çözümümüzün sadece bir parçası. Farklı coğrafyalarda çok sayıda varlığımız var, bunları birleştirmeye çalışıyoruz. Birkaç lojistik şirketi satın aldık ve lojistik alanda bu doğrultuda genişlemeye devam edeceğiz.
DP World bugün bir liman işletmecisi. Serbest bölgeler işletiyoruz, gemi işletiyoruz, bölgesel feeder operatörlerimiz var, depolarımız var, nakliye işletmelerimiz var. Bunların hepsini tek bir üründe toplarsanız, yararlanan kargo sahiplerine, yani BCO’lara sadeleştirilmiş bir çözüm sunmuş olursunuz. Böylece her işi tek bir çözüm ortağı ile tamamen şeffaf bir lojistik zincir üzerinde yürütebilirler. Bugün hâlâ karmaşık bir tedarik zincirinde, birbiriyle uyumsuz, entegre olmayan birden çok operatör sistemiyle işlerimizi yürütülmeye çalışılıyor. Gümrük farklı, menfaatler farklı. Dolayısıyla çok karmaşık olabiliyor. Amacımız bunu sadeleştirerek daha şeffaf hale getirmek ve mümkün olduğunca tüm çözümlerin tek merkezi olmak. Bunun kalbinde de dijital çözümler yatıyor. Yani işin bir tarafında varlıkların yönetimi, diğer tarafında da dijital çözümler var.
Bu bağlamda, DP World bünyesindeki BT grubumuz aracılığıyla halen geliştirmeye devam ettiğimiz kapsamlı bir yazılım paketimiz var. Aslında işe terminalde kullandığımız işletim sistemlerinin geliştirilmesiyle başladık. Önceleri çok uzun süre üçüncü taraf yazılım sağlayıcılarla çalıştık. Şimdiyse farklı şirketlerin kullanımına sunuyoruz. Ancak hem bu tecrübeye dayanarak hem de elimizde çok fazla veri olduğu gerçeğinden hareketle bundan çok daha fazlasını yapabileceğimizi biliyorduk. O yüzden de işleri ilerlettik.
Bir de Dubai modeli var. Biliyorsunuz genel merkezimiz Dubai'de ve orada bir takım resmi kurumlar şirketimizin denetiminde. Serbest bölgede yaptıklarımız ile limanlarda yaptıklarımız, gümrüklerle yaptıklarımız vb. arasında doğrudan bir ilişki var. Bu durum, bunu nasıl kendi avantajımıza dönüştürebileceğimizi anlamamıza yardımcı oldu. Şu anda bunu Cargo Suite adıyla kullanıma sunuyoruz. Çok sayıda modülün birleşmesinden oluşan, kargonuzu her noktada takip etmenizi sağlayan akıllı bir çözüm.
Tedarik zinciri tarafındaki faaliyetlerinize dönersek bu alandaki yatırımlarınız, şirket satın alımlarınız devam edecek mi? Nasıl bir büyüme stratejisi izleyeceksiniz?
Organik olarak büyürken içeride çok büyük bir bilgi birikimimiz oluştu. Farklı işlerde edindiğimiz uzmanlığın yardımıyla büyüyebiliriz. Diğer yandan, lojistik alanında satın almalara da devam edeceğiz.
Sürdürülebilirlik konusuna da değinmek isteriz. Sektörde sürdürülebilirlik yönündeki çabalar nelerdir? İklim değişikliği vb. sorunlar deniz ekosistemini nasıl etkiliyor? DP World bu konuda neler yapıyor?
Size bazı rakamlar vereyim. Dünya genelinde kargonun yüzde 90'ı hâlâ deniz yoluyla taşınıyor ve okyanus taşımacılığı şu anda karbon nötr olmaktan çok uzak. Bu durumu iyileştirmek için çeşitli girişimler var. Büyük taşımacılık şirketleri kendilerine 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefi koydular. Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO’nun bu konuda her türlü kural ve düzenlemesi mevcut; bu alanda da şimdiden iyileşme söz konusu. Deniz taşımacılığı şirketleri, son iki yılda tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması ve bunun operasyonları üzerindeki etkisiyle oldukça kârlı bir dönem geçirdi ve bunun yarattığı finansal alan sayesinde, karbon nötr olma hedeflerine 2050’den de önce ulaşabileceklerini düşünüyorum. Bence bu çok iyi bir şey. LNG, hidrojen vb. konularda birçok girişim görüyoruz. Daha temiz olmak için çok çaba harcanıyor.
Sektörümüz açısından konuşacak olursak, elbette bizim alanımızda motor gücüyle çalışan birçok makine ve araç kullanılıyor. Dolayısıyla biz de süreçlerimizi uzun süredir karbondan arındırmaya çalışıyoruz ve bu konuda çok ciddi bir hedefimiz var. Karbon üretimimizi 2030'a kadar yüzde 35 oranında azaltmak istiyoruz. Başka neler yapılabilir? Örneğin dizel motor yerine elektrikli motor kullanılabilir. Bunu yapacağız; yapıyoruz da. Güneş enerjisi konusuna çok önem veriyoruz. Tabii bunlar akşamdan sabaha olacak şeyler değil, kademeli bir süreç. DP World olarak üzerinde çalışıyoruz.
Peki AB Yeşil Mutabakatı ile ilgili neler söylemek istersiniz? Bu konu sizi de etkiliyor mu? Şu anda çoğu ülke yeni düzenlemelere hazırlanıyor.
Elbette uluslararası ticarete ve bize çok büyük etkisi olacak. Lojistik alanında faaliyet gösteren bir şirket olarak, bu konu kesinlikle gündemimizin üst sıralarında. Mutabakatın getirdiği bazı yükümlülükler var. DP World olarak, doğru adımları atma konusunda oldukça hızlı ve istekli olduğumuzu düşünüyorum. “Dünyamız, Geleceğimiz” adıyla yürüttüğümüz sürdürülebilirlik stratejimiz için tüm samimiyetimizle çalışıyoruz. Etkili olabileceğimiz, sektörümüzle ilgili şeylere odaklanıyoruz. Mesela, limancılık ağır iş kapsamına giren bir sektör. Dolayısıyla da erkek egemen bir alan. Kimi kültürlerde bu durum daha da ileri seviyede. Biz de bu bağlamda çeşitliliğe ve kadınların çalışma hayatına katılımına ağırlık veriyoruz. Türkiye’de bu bakımdan çok başarılı bir noktaya ulaştık ve bununla da gurur duyuyoruz. Kadın çalışanlar konusunda Türkiye genelinde sektör standardı yüzde 3. Bizdeki oran ise yüzde 17-18 civarında. DP World olarak dünya genelinde ise yüzde 8-9 kadın istihdamına ulaştık. Bu konuya çok önem veriyoruz.
2018-2019’dan bu yana yerel bir STK ile atık yönetimi konusunda da çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye'de önemli bir atık sorunu olduğu malum. Atık konusunda işe en başından, yani çocukları eğitmekten başladık. Çocukların bu konudaki farkındalığını artırmak istedik. Bunun için bir masa oyunu bile hazırladık. Amacımız, küçük çocuklara daha doğru tercihler yapabileceklerini göstermek, onlara geri dönüşümün önemini anlatmaktı. Yerel olarak başlayan program hemen ertesi yıl il geneline yayıldı. Birkaç bin öğrenci ile çıktığımız yolda 30 bin öğrenciye ulaştık. Geçtiğimiz yıl itibarıyla da Milli Eğitim Bakanlığı’nın destek ve katkılarıyla ulusal bir programa dönüştü. Şimdi artık 1,1 milyon kişiye ulaşıyoruz.
Bir sürü çalışanımız proje gönüllüsü oldu. O kadar yoğun çalışmalarına rağmen, çocuklara öyle bir şevkle eğitim verdiler ki... Bu tam da Türkiye’ye özgü bir şey. O paylaşma duygusunu orada görüyorsunuz. Avrupa’da bu yok. İnsanların bu işe bu kadar hevesle gönülllü olmaları beni çok duygulandırdı. Sonuçta bu uzun vadeli bir proje.
Ama DP World olarak son derece samimiyetle hedeflediğimiz bir şey daha var. Faaliyet gösterdiğimiz pazarlarda toplum için, insanların esenliği için pozitif bir etki de yaratmak istiyoruz.
Daha yakın tarihte başlattığımız bir diğer proje ile de deniz yaşamına eğildik. İstanbul Üniversitesi ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği ile birlikte başlattığımız bu proje kapsamında mercan kolonilerini özel bir nakil yöntemiyle Ayvalık’tan Tavşan Adası’na taşıyoruz. Gerçi projeye tam da müsilajın en yoğun olduğu dönemde başladık ama, aslında aynı zamanda iyi de oldu. Burada ciddi bir kirlilik sorunumuz var. Tabii tam anlamıyla gelişmiş bir sarı mercan kolonisi oluşturmak için en az 50 yıl gerekiyor. Yani etkisini anında göreceğiniz bir proje değil, ama bunun hiç önemi yok. Bu çabaların sonucunda yaşanabilir bir deniz habitatı oluşacağını bilmek bize yetiyor. Bunlar, çevreye verdiğimiz önemin bir göstergesi olarak burada yapabileceğimiz küçük şeyler. Bu çalışmalar ayrıca BM'nin Su Altında Yaşam, Kaliteli Eğitim ve Cinsiyet Eşitliği başlıklı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile de uyumlu.
Ek olarak bir de temiz enerji konusu var. Güneş paneli projesi yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Mümkün mertebe kendi enerjimizi kendimiz sağlamak istiyoruz. Bu konuda hâlâ yapılabilecek çok şey var bence. Mavi enerji gibi mesela.
Peki, geleceğe yönelik hedefleriniz nedir? DP World kısa vadede veya bu yıl için neleri hedefliyor?
“İyi bir krizi asla ziyan etmeyin” diye bir söz vardır. Sanıyorum ilk Winston Churchill söylemiş. İşte biz de tam olarak bunu yapıyoruz. Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz, ama işlerimiz pandemiden çok da fazla etkilenmedi, operasyonlarımıza devam ettik. Yolumuzda ilerlemeye devam ettik. Aslında bununla oldukça iyi başa çıktık. Şu anda piyasa uçtan uca, sadeleştirilmiş çözümler bekliyor. Biz de tam olarak bunu yapıyoruz. Önemli miktarda yatırım yapıyoruz; salt lojistik alanında da değil. BT çözümlerine yatırım yapıyoruz. Sadece BT alanında dünya genelinde 3 milyar doların üzerinde yatırım yaptık. Bu yatırımların tek amacı, yaptığımız işi daha akıllı hale getirmek.
Hyperloop projesini duymuşsunuzdur. Hyperloop, aslında Elon Musk tarafından başlatılan bir çalışma. Uzunluğu 2 bin kilometreyi bulabilen vakumlu bir tüp düşünün. Bu tüpün içinde giden bir kapsül var. İnsanları veya kargoları bu tüpe bindiriyorsunuz ve uçakla aynı hızda, hatta belki daha da hızlı bir şekilde uzun mesafe taşıyorsunuz. Maliyet olarak da normal tır taşımacılığı ile aynı seviyede. DP World de Hyperloop konseptinin ortakları arasında. Hindistan’da bir pilot proje olarak yapıldı. Ancak ilk olarak 2030'da Abu Dabi'de hayata geçecek. Şu anda geliştirme aşamasında bir teknoloji ve esasen ulaşımda devrim yaratabilir.
Biz çok yenilikçi ve yaratıcı bir şirketiz. Metaverse'de de varız. Kısa bir süre önce duyurusunu yaptık. Bunu da daha önce bahsettiğim dijital ikiz örneğindeki gibi, taşıma simülasyonü için kullanacağız. Burada yürüttüğümüz operasyon kapsamında iş akışlarımızı optimize etmek için yapay zekayı da kullanıyoruz. Yatırım yapmaya devam etmezseniz durma noktasına gelirsiniz, bu da kaybetmek demek. Dolayısıyla, doğru varlıklarla yatırımlara devam etmemiz şart. Tüm mesele, o dijital bağlantıyı sunabilmek. Fiziksel kargo kadar dijital imkanlar da önemli.
Sizce blokzincir sektörü dönüştürebilecek bir teknoloji mi?
Eninde sonunda öyle olacağını düşünüyorum. Çünkü izlenebilirlik ve şeffaflık istiyoruz. Bugün bir yere bir mal gönderiyorsunuz, ama o malın nerede olduğunu her zaman bilemiyorsunuz. Blokzincir ise farklı platformlar arasında güvenilir bir şekilde bilgi aktarma imkanı sunuyor. Bizim aradığımız şey de tam olarak o şeffaflık ve izlenebilirlik. İşte bu tür çözümler sunmak istiyoruz. Bizim boyutumuzda her şirketin de bu teknolojiyi ciddiye alması ve keşfetmesi gerektiğini düşünüyorum. Alanında son derece uzman, klasik bir liman işletmecisiyken, geçirdiğimiz hızlı ve geniş çaplı dönüşümle bugün artık ticaret finansmanı gibi konularda bile hizmet verir hale geldik. Herkese ticaret finansmanı sağlıyoruz. Afrika pazarında varız. Mesela bir FMCG şirketi olduğunuzu düşünün. Afrika'nın bir ülkesinde iş yapacaksınız ama ülkeyi yeterince tanımıyorsunuz. Ne yaparsınız? Harici bir iş ortağıyla çalışırsınız. İşte biz o noktada FMCG şirketinin stokunu alıp satış ağına dağıtıyoruz. Yani, depolamadan satışa kadar her adımı kapsıyoruz.