EMEA Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcısı Cyrille Brisson ile Eaton’ın sürdürülebilirlik, ve yaşam kalitesini arttırma taahhütleri ve elektrikli araçların değişen ihtiyaçları üzerine konuştuk.
Eaton'un sürdürülebilirlik taahhüdü, elektrikli araç şarjı, elektrikli yönetim geleceği ve vizyonu ile ne derecede uyum sağlıyor?
Sanırım sürdürülebilirliği farklı şekillerde düşünebiliriz. Harici ve dahili olarak düşünebiliriz. Dahili olarak baktığımız zaman öncelikle ürünümüz bazında çevreye olan etkiyi minimize etmemiz gerekiyor. Bu sebeple de gömülecek sıfır atığımız olması amacıyla çok sıkı yönergeler izliyoruz. Aynı zamanda atık suyun reddedilmemesi, genel su tüketimimizin azaltılması ve doğal kaynakların korunması adına ürünlerimizi takip ediyoruz. Birçok farklı şekilde bunu izliyoruz. Örneğin, bu malzeme nasıl işleniyor ya da çelik fabrikası bunu nasıl işliyor? Madenden çıktıktan sonra ne oluyor? Yani bütün tedarik zincirimiz boyunca bunu takip ederek kaynak tüketiminin nasıl olduğunu anlıyoruz. Ek olarak, 2030 yılına kadar karbon salınımlarımızı yüzde 50 azaltma hedefimiz var. Bunların hepsini bilimsel tabanda yapıyoruz. Bu nedenle tüm ürünlerimize ekolojik pasaport veriyoruz. Ürünlerin ekolojik yani çevresel etkisine, ne kadar geri dönüştürülebilir olduğuna bakıyoruz. Bütün bunlar incelediklerimizin kapsamına giriyor. Standart market gereksinimlerinin de ötesine gidiyoruz. PIF (Positive Impact Frame) adını verdiğimiz Pozitif Etki Çerçevesi konseptimiz var. Çok fazla kaynak kullanmadan geri dönüştürülebilir malzemeler kullanarak yaşam döngüsünün sonunda geri dönüştürülebilir olmalarını sağlıyoruz ve topluma nasıl olumlu etkilerde bulunduğuna da bakıyoruz. Örneğin bir şarj cihazı veya depolama yaptığımız zaman bunun etkilerine de bakıyoruz. Buna çeşitli ürün gruplarımız ile bakıyoruz. Elektrifikasyon olsun, taşıma veya ulaşım olsun, yaptığımız her şeyi çevreye saygı duyan bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Yani sürdürülebilirliğe, sürdürülebilir bir şekilde fayda sağlıyoruz.
Eaton'ın yaşam kalitesini artırma taahhüdü şarj istasyonlarının tasarımına ve kullanıcı deneyimine ne ölçüde yansıyor?
Endüstriyel tasarım alanında uzmanlaşmış dahili bir departmanımız var. Bu departman şarj cihazlarını tasarlarken kullanım kolaylığı ve çeşitliliğe de önem veriyor. Kurulumu da kolay bir hale getirmeye çalışıyoruz ki kapsamlı ve kolay bir kurulum olsun. Hem insanların elektrikli araçların gerekli altyapıyı elde etmesini kolaylaştırarak hem de şarj cihazlarını gündelik hayatta kullanabilmelerini sağlayarak bu yaşam kalitesini arttırıyoruz. Büyük kamu altyapısı kurarken çok zorlu olan bir konu var. Bu da, bütün şarj cihazlarının şarj şebekesiyle uyumlu olduğundan emin olmak ve kolay kullanılabilir olmasını sağlamak. Yani, kamu şebekesinde çalışmayan şarj cihazlarınız varsa o zaman sürücüler için ortaya çok zor bir durum çıkıyor. Aracınızda şarj cihazını görüyorsunuz ama geldiğinizde şarj cihazı çalışmıyor. Bu yüzden sürücülerin olumsuz durumlar yaşamasının önüne geçmek amacıyla bütün şarj cihazlarının çalışır durumda olduğunu sağlamak için de büyük çaba gösteriyoruz. Kurulumu kolay, her zaman çalışır ve kullanımı kolay olmalı.
Şarj istasyonlarının üretiminde ve dağıtımında küresel sürdürülebilirliği desteklemek ve karbon ayak izinizi azaltmak için ne tür adımlar atıyorsunuz?
Bu konuda iki şeyden bahsedebilirim. Birincisi, kullandığımız malzemelerin etkisini tedarik zincirimiz boyunca takip ediyoruz ve malzemelerin tekrar kullanılırlığını da en üst seviyeye çıkarmak için çaba gösteriyoruz. Örneğin, bakır veya plastik kaynağı kullanırken bunun geri dönüştürülmüş olmasına çalışıyoruz. İkincisi de, elbette bu konuda kendi amacımız da var. Operasyonumuzda karbon salınımını azaltmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Fabrikalarımız veya lojistik faaliyetlerimiz dahil tüm alanlarda bunu yapıyoruz. Kendi bina ve fabrikalarımızda, şebeke olarak bina konseptini uyguluyoruz. Yenilenebilecek aletler takıyoruz, elektrik araç şarj altyapısı kuruyoruz. Isıtma ve soğutmayı aynı zamanda elektriklendiriyoruz. Yani karbonu azaltıyoruz ve buna ek olarak, araç filomuzu da elektrikli araçlara geçiriyoruz. Şu an Avrupa ve Afrika bölgesinde iki bine yakın aracımız var ve elektrikli araçların her yerde mevcut olmasına yönelik fırsatlar sunmaya başladık. Kuzey Avrupa'da hazır olan ülkelerden başlayarak herkesin elektrikli araçlara geçmesini zorunlu hale getiriyoruz.
Enerji yönetimi alanında elektrikli araçların değişen ihtiyaçlarını karşılamak için stratejiniz nedir? Elektrifikasyon ve dijitalleşmenin giderek önem kazandığı bir dünyada Eaton'ın şarj endüstrisinin geleceği için stratejik vizyonu nedir?
Enerji geçişinin sorunlarından biri, ulaşımı, binaları ve endüstriyi elektriklendirirken, toplam elektrik tüketimi sanayileşmiş ülkelerde toplanıyor. Sanayileşmiş ülkeler diyorum çünkü daha sanayileşmemiş ülkeleri ele alırsanız, bu ülkelerin kaldırılması çok fazla elektrik tüketimiyle sonuçlanacaktır. Ama Türkiye veya Avrupa gibi halihazırda sanayileşmiş ülkeleri ele alırsak elektrifikasyon toplam elektrik tüketimini 2020 ve 2050 yılları arasında iki katına çıkaracak. Sorun şu ki, bunların çoğu yenilenebilir olacak. Yenilenebilir enerji güneşe ve rüzgara bağlı oluyor. Bu da yüz binlerce yenilenebilir enerji üretim noktasını koordine etmek zorunda olmanız anlamına geliyor ve bunların da milyonlarca elektrik tüketim noktası oluyor. Araçların hepsini elektriklendirdiğiniz zaman elinize geçen büyük fayda ise çoğu insanın çok hızlı bir şekilde şarj etmeye ihtiyaç duymayacak olması. İnsanların yüzde 95'inden fazlası araçlarıyla günde 50 km'den daha az yol gidiyor. Sonuç itibariyle her gün şarj etmeye ihtiyaçları bulunmuyor ve ne zaman şarj edeceklerini de seçebiliyorlar. Bu da demek oluyor ki hızlı şarj gerçekten en asgari düzeye indirilmeli. Çünkü hızlı şarjın sıkıntısı, elektrik şebekesinde bir tepe noktasına sebep olduğu için hızlı şarj ettiğiniz zaman şebekedeki bütün elektriği almanız gerekmesi. Yani elektrik şebekesine 10 milyarlarca dolar yatırım yapmayı istemiyorsanız ve aynı zamanda bu şebekenin stabil olmasını da istiyorsanız, o zaman ne zaman şarj edileceğini de yönetmeniz gerekiyor. Elinizde olan mevcut elektrik gücünün ne kadar olduğunu anlamak için de bütün elektrik şebekenizi dijitalleştirmeniz gerekiyor. Araçlara ve şarj cihazlarına elektriğin ne zaman kullanılabilir olacağını söylemeniz ve mevcut milyonlarca şarj noktasının olması gerekiyor. Bunun sonucu olarak da elinizdeki bu milyonlarca elektrikli araç aynı zamanda ülkeniz için de bir batarya veya akü görevi görebiliyor. Bu sebeple şebekenin stabilitesini arttırmak için bütün şarj noktalarının dijitalize edilmiş ve birbirine bağlanmış olmasını kurguluyoruz.