Türkiye’nin büyük enerji altyapı grubu Petrol Ofisi’nin Grup CMO’su Sinan Seha Türkseven ile kapsayıcılık, sosyal yatırım, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında konuştuk.
İlk olarak Petrol Ofisi’nin kapsayıcılığa bakışından bahseder misiniz?
Petrol Ofisi Grubu olarak 1941’den bugüne faaliyet gösterdiğimiz akaryakıt, madeni yağlar ve kimyasallar pazarının geleneksel liderliğini sürdürürken günümüzde on binlerce kişiye istihdam sağlayan, Türk mühendisliğini gururla ihraç eden dev bir enerji altyapı grubuna dönüşmüş durumdayız. Bu topraklardan aldığımız güç ile attığımız her adımda Türkiye’nin geleceği için güçlendirilmesi gereken noktalara dokunuyoruz.
Kapsayıcı bir bakış açısının farklılıkları bir araya getirerek yenilikçiliği ve yaratıcılığı teşvik ettiğine, bu sayede ülkemizin gerek ekonomik gerekse toplumsal düzlemde gelişiminin önünü açtığına inanıyoruz. Bu nedenle Petrol Ofisi’nde kapsayıcılık en hayati kurumsal değerlerimizin başında yer alıyor. Grubumuz içindeki tüm politikalarımız sürdürülebilir değer yaratmaya kurulu, toplumsal cinsiyet, din, dil, ırk ve erişilebilirlik eşitliğine bağlı olarak kurgulanır. Kurum içi girişimciliği destekleyen, iş birliğine ve ortak akla dayalı; tüm iç paydaşların hem mutlu hem de potansiyellerini optimize etmelerine fırsat yaratan bir şekilde yol alabileceği bir ortam sunmak en önemli önceliğimiz. Çünkü biz temelde hakkaniyet ilkesiyle oluşturulmuş eşitliğe inanıyoruz. Eşitlik tüm bireylere tamamen aynı olanakları sağlarken hakkaniyet herkesin eşit derecede başarılı olabilmesi için grubun ihtiyaç duyduğu ve diğerinin ihtiyaç duymayabileceği tüm hususları tanımlar. Yarış örneğinden yola çıkarsak eşitlik, herkesin aynı yolda koşması anlamına gelirken hakkaniyet, herkesin elinden gelenin en iyisini yapabilmesini sağlamak için uygun altyapıyı ve enstrümanları sağlamayı tanımlar. Bir yarışmada herkese aynı numaralı ayakkabıyı vermeniz eşitlik olabilir ama hakkaniyet değildir, herkesin ayak numarası farklıdır. Biz de kapsayıcılık çatısı altında hem iç paydaşlarımızla yürüttüğümüz çalışmalarda hem de dış paydaşlara yönelik yürüttüğümüz sosyal projelerde herkesin kendi potansiyeline ulaşmasına imkân sağlayan adil bir ortam ve kurgu yaratmaya çalışıyoruz.
İç ve dış paydaşlara yönelik kapsayıcılık çalışmalarınızı belirlerken ve ölçeklendirirken hangi metrikleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Herkese değen kapsayıcı bir işe sahip olmamız bizi çok daha geniş kitlelere hitap edecek konulara yönlendiriyor. Çünkü kapsayıcılığı değerlendirirken özellikle erişilebilirlik, toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliğine yönelik projelere odaklanıyoruz. Örneğin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre toplumumuzda en az bir engeli olan nüfusun oranı yüzde 6,9 ki bu da yaklaşık 5 milyon kişiye denk geliyor ve pek tabii ki eğitimden sosyal hayata politikadan ekonomik hayata pek çok alanda mücadele veren toplumumuzun yarısını oluşturan 40 milyonun üzerinde kadın var.
Bu rakamlardan da yola çıkarak kapsayıcılık politikamız doğrultusunda ülkemizde bu iki grubun güçlendirilmesine yönelik birçok çalışma yapıyoruz. Bu bağlamdaki sürdürülebilirlik çalışmalarına özellikle öncelik veriyoruz.
Peki sosyal yatırım ekseninde hangi kanallarda ne tür projeler gerçekleştiriyorsunuz?
Toplumsal cinsiyet eşitliği alanından başlamam gerekirse; biz kadınların sosyal, ekonomik ve kültürel hayata katılımının kısıtlı kaldığı toplumların ilerleyemeyeceğine inanıyoruz ve bu alanda farklı kulvarlarda birbirini tamamlayacak, kalıcı ve sürdürülebilir projelere odaklanmaya özen gösteriyoruz. Spor da bizim için bu resimdeki en önemli kaldıraçlardan biri. Kadın futbolunun toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik önyargıları yıkacak ve yeni normlar oturtabilecek bir kanal olmasından hareketle geçtiğimiz yıl Türkiye’nin iki güzide futbol takımı Fenerbahçe ve Galatasaray Spor Kulüplerinin kadın futbol takımlarına sponsor olmaya karar verdik. Küresel futbol endüstrisi için bembeyaz bir sayfa olarak nitelenen ve futbolun “iyi” yanlarını ortaya koyan yaklaşımı ile fark yaratan kadın futbolu hem toplumların gelişimi hem de spor ekonomisinin sağlıklı ilerleyişi açısından çok önemli açılımlar sunuyor. Petrol Ofisi Grubu’nun kadın futbolu sponsorluğundaki temel motivasyonu da geleceğe ve daha iyi olana yatırım yapmaktı. Kadın futbolcuları daha iyi tanıyıp onların başarı hikâyelerine yakından tanıklık ettikçe ne kadar doğru bir adım attığımızı bir kez daha anladık. Kısa süre önce yayına aldığımız “Güç Onlarda, Gücümüz Onlarla” reklam filmimiz de onların bize verdiği ilhamın bir yansıması. Fenerbahçe ve Galatasaray ile yaptığımız yol arkadaşlığı ile ülkemizde kadın futbolunun bilinirliğinin artmasını, bu sayede yeni kadın sporcuların da yetişebileceği bir alan yaratmaya katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu hedefimiz ekseninde Fenerbahçe’nin finale çıkması da bizi yeni çalışmalar konusunda yüreklendiren bir gelişme oldu diyebilirim.
Toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında gururla yol aldığımız bir diğer kulvar ise sosyal katılımcılık. Bu çerçevede Beba Innovation & Entrepreneurship Foundation, TurkishWIN (Turkish Women's International Network) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) iş birliğiyle hayata geçirilen Milyon Kadına Mentor Programı’nın kurucu destekçilerinden birisiyiz. 15 – 25 yaş arası 1 milyon genç kadına ulaşılması hedeflenen bu programla birlikte kadınları bilim, teknoloji, mühendislik veya matematik (STEM) alanlarının yanı sıra STEM alanı dışında ve liselerde de okumaya motive etmek; onlara ilham vermek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Aslında tüm bu süreçler bizim kurum olarak içselleştirdiğimiz değerlerimizin doğal sonuçları. Bu çerçevede kadınların koşulsuz eşitliği doğrultusunda taviz vermeden yol alıyoruz. Bu bağlamda kısa süre önce akaryakıt ve madeni yağ sektörlerinde Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından verilen İş’te Eşit Kadın Sertifikası almaya hak kazanan ilk şirket olduk. Grubumuz içerisinde eşit ücret politikası da asla taviz vermediğimiz alanlardan biri.
Aynı şekilde istasyonlarımızdan terminallerimize tüm kılcallarımızda kadın istihdamını artırmaya yönelik çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. İstasyonlarımızdaki kadın çalışan sayısını hayata geçirdiğimiz eğitim ve teşvik programları ile birlikte bu sene içinde yüzde 25’e yükseltmeyi hedefledik.
Fırsat eşitliği çerçevesinde erişebilirlik ve toplumsal katılımcılığa da büyük önem veriyor, bu alanı da yine hem spor kanalıyla hem de tüketicilerimize sunduğumuz hizmetler ve sosyal faydaya yönelik yürüttüğümüz projeler üzerinden sahipleniyoruz. 2022’de tarihinde ilk kez Dünya Şampiyonu olan Türkiye Ampute Milli Takımı’na sponsorluk desteği sunarken Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu (TBESF) ile imzaladığımız sponsorluk anlaşmasıyla engelli sporculara olan desteğimizi büyüttük. Bu kapsamda Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı’nın yanı sıra TBESF’ye bağlı 20 branşın sporcularının da sponsorluğunu üstlendik. Yine bu çerçevede, Türk spor tarihinde bir ilk olan, T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın himayesinde ve TSYD’nin ev sahipliğinde mayıs ayında düzenlenen TSYD Petrol Ofisi Engelsiz Ödül töreninin ana sponsoru olduk. Başta paralimpik oyunlar olmak üzere tüm engelleri aşarak uluslararası arenada Türkiye’ye büyük zaferler yaşatan milli sporcularımızdan ilham almaya, onların da yanında durmaya heyecanla devam edeceğiz.
Erişebilirlik ekseninde yol aldığımız bir diğer alansa günlük ekonominin kendisi. Görme engellilerin e-ticaret sürecinde yaşadığı zorlukları ortadan kaldırmaya yardımcı olmak amacıyla Türkiye merkezli bir sosyal girişim olarak özgürlük teknolojileri geliştiren BlindLook ile işbirliği yaptık. Bu işbirliği kapsamında web sitemiz artık tam veya kısmi görme engelli bireylerin dijital ürün ve hizmetleri kimseye ihtiyaç duymadan kullanmalarına olanak sağlıyor. BlindLook, iletişimin yüzde 80 görme odaklı olduğu bu dünyada, görme engelliler için yüzde 100 ses odaklı bir dünya yaratıyor. Türkiye'de 1 milyon görme engelli birey yaşıyor. Bu topluluğun aileleri ve yakın çevreleri de dâhil edildiğinde yaklaşık 5 milyon insanın hayatına dokunacak bir çözüm sunuyoruz. Bu işbirliği aracılığıyla BlindLook’un sesli simülasyon teknolojisiyle akaryakıt sektörünü de görsellikten arındırarak görme engellinin bağımsızlığına katkı sağlıyoruz.
Tüm bu çalışmalarımızda olduğu gibi gelecekte de Türkiye’de güçlendirilmesi gereken noktaları tespit etmeye, dezavantajlı kesimlere destek olmaya devam edeceğiz. Bu doğrultuda erişilebilir istasyon projemizi de hızlandırdık. Erişebilirlik noktasında hem sosyal hem de operasyonel süreçlerde yatırımlarımızı yaygınlaştıracağız.
Yaptığınız çalışmaların erişilebilir olabilmesi adına ne gibi unsurları dikkate alıyorsunuz? Herkes için erişilebilir olabilmek mümkün mü? Bu erişilebilirliği artırabilmek adına öncelikli adımlarınız neler oluyor?
Öncelikle şirketimizi ve markamızı bugünden yarına hazırlarken toplumsal dönüşüme fayda katmak için de geleceği tasarlamamız gerektiğinin farkında olduğumuzun altını çizmek isterim. Bu nedenle yaptığımız çalışmaları sözde değil özde bir şekilde sahipleniyor, bunun için bu çalışmalarımızın erişilebilirliğini artırmaya çok önem veriyoruz. Erişebilirlik ise ancak kapsayıcı politikaları ekosistem genelinde yayarak mümkün hale gelebiliyor. Bu nedenle sadece kendi içimizde değil paydaş ekosisteminde de ne yapabileceğimizi muhakkak değerlendiriyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimizi hayata geçirirken destek verdiğimiz alanda sadece bir kurum veya bir STK ile çalışmak yerine bu alanda değer yaratan çeşitli kurum ve STK’larla birlikte çalışarak etki alanımızı olabildiğince genişletmeye önem veriyoruz. Tabii hayata geçirdiğimiz projelerde rasyonel hedefler belirlemeye de dikkat ediyoruz. Rasyonel hedefler ile yola çıkılmayan projelerin başarısının sınırlı olacağının bilincindeyiz. Bu nedenle elimizi taşın altına koyduğumuz tüm alanlarda ölçülebilir bir zamanda, gerçekçi hedefler doğrultusunda paydaşlarımızla birlikte uzun vadeli bir yolculuğa çıkıyoruz. Tüm çalışmalarımızda sadece odak grubun güçlendirilmesini sağlamakla kalmıyor, projelerimizin detaylarını ve sonuçlarını iletişim kanalları yolu ile kamuoyu ile de paylaşarak toplumsal farkındalık seviyesinin artırılmasına katkıda bulunuyoruz. Şu hususun altını da önemle çizmek isterim ki, tüm çalışmalarımızda her zaman samimi olmaya hassasiyet gösteriyoruz, tüm çalışmalarımızı öncelikle kendi içimizde ve etki gücümüzün yüksek olduğu paydaşlarımız ile birlikte sahipleniyor, projelerimizin başarısına olan inancımız ve topluma katacağı değerin farkındalığı ile yola çıkıyoruz.
Yaptığımız tüm çalışmalarda kullandığımız dili de olabilecek en hassas şekilde seçiyoruz. Bununla beraber proje için yarattığımız kaynağın toplumda gerekli farkındalığı yaratacak iletişim çalışmaları kaynağıyla benzer olmasına özen gösteriyoruz. Yıllardır tüketicilerimizle kurduğumuz güven ve duygu bağıyla markamızın mesajlarını daha samimi ve “bizden” bir iletişim dili ile aktarıyoruz. “Bugünden Yarına Hazır” vizyonumuz kapsamında da kurumsal marka tonundan ziyade bir tüketici markası olarak konuşuyor; çalışkanlığımızın ve çözüm odaklılığımızın yanı sıra kapsayıcılığımızı da ön plana çıkartan sıcak ve samimi bir marka dili kullanıyoruz. Müşterilerimizin duygu ve düşüncelerine değerli bir anıyla dokunarak zihinlerdeki Petrol Ofisi markasını ve topluma değer katacak çalışmalarını kendileriyle özdeşleştirebilmelerine önem veriyoruz. Her gün yüz binlerce misafir ağırladığımız istasyonlarımızda, kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizle "Bugünden Yarına Hazır” olduğumuzu anlatıyoruz.
Son olarak sürdürülebilirlik konusunda attığınız adımlar nelerdir?
Sürdürülebilir enerji alanında güneş enerjisi, elektrikli şarj istasyonu ve biyodizel yatırımlarımıza uzanan geniş bir yelpazede projeler hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda kısa süre önce net sıfır hedefimizi açıkladık. 2030 yılına kadar Kapsam 1 ve Kapsam 2 sera gazı emisyonlarını yüzde 42 oranında azaltmayı, 2050 yılına kadar ise net sıfır olmayı taahhüt ettik. Net sıfır hedefi yönünde attığımız tüm adımlar, sadece şirketimiz ve sektörümüzün için değil aynı zamanda ülkemizin 2053 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşma yönündeki uzun vadeli hedefine doğru atılmış adımlardır.
Bu çerçevede s-POwer girişimimizle, mülkiyetimizde bulunan tüm istasyonlarda, madeni yağ fabrikamızın çatısında, terminallerimizin arazilerinde güneş panelleri de kurarak karbon ayak izini azaltıyoruz. s-POwer projesinde yer alan bu 13 istasyondaki sistem ile yılda 800 tonu aşkın karbon salınımının önüne geçiliyor. Ayrıca çok hızlı bir gelişim içinde olan elektrikli araç piyasasının en büyük sorunu olan şarj ve menzil sorununa çözüm getirmek amacıyla e-POwer şarj istasyonları ağımızı da genişletiyoruz. Buna ek olarak net sıfır politikamızı ürün geliştirme süreçlerine de mutlaka yansıtmaya çalışıyoruz. Teknoloji merkezimiz POTEM’de teknoloji iş ortaklarımız ile birlikte sürdürülebilirlik odağında yaptığımız geliştirmelerde ürünlerimizin çevreye etkisini dikkate alıyoruz. Bu kapsamda Maxima motor yağlarımızı Adaptech teknolojisi ile yenilerken uzman endüstriyel tasarım ekibimiz tarafından özel olarak geliştirilen yeni Maxima ambalajında da yüzde 25 oranında plastik geri dönüşüm malzeme kullandık.
Tüm bunların yanında üyesi olduğumuz Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) “2050’ye Kadar Net Sıfır Karbon Emisyonu” kararı doğrultusunda sürdürülebilir havacılığı da destekliyoruz. Bu çerçevede 2022 yılının mart ayından bu yana Türkiye’nin önde gelen havayolları tarafından işletilen uçaklara sera gazı emisyonlarını yüzde 80'e kadar azaltan sürdürülebilir havacılık yakıtı Neste MY Sustainable Aviation FuelTM (SAF) ikmalini gerçekleştiriyoruz. Bu alandaki ikmal hacmimizi 2023'te üç kat, 2024 yılında ise 10 kata kadar artırmayı hedefliyoruz.
Aynı şekilde lideri olduğumuz denizcilik sektöründeki PO Marine markamızla IMO 2020 kriterleri kapsamında Türkiye’deki ilk yeni nesil denizcilik yakıtı Very Low Sulfur Foil (VLSF) ikmalini yaptık.
Kapsayıcılığı dikkate alarak yaptığımız tüm bu çalışmalarımız neticesinde çok daha geniş kitlelere ulaşma ve onlara dokunma fırsatı buluyoruz.