Z. Burak Mercan

Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü 

“Önümüzdeki 10 yıl için hedefimiz, dünyanın ilk 100 savunma şirketinden biri olmak.”

24 Aralık 2025, Çarşamba

Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan ile Altınay’ın savunma sanayiine girişindeki kritik dönüm noktaları, ürün yönetimi odaklı yeni organizasyon modeli, yapay zekâ ve otonomi yatırımları ve Türkiye’nin küresel savunma ekosistemindeki konumu hakkında konuştuk.

Altınay’ın Türkiye’nin ilk teknopark araştırma şirketinden bugün savunma sanayiinde öncü bir aktöre dönüşüm hikâyesinde sizce en kritik dönüm noktası ne oldu?

Altınay’ın dönüşüm hikâyesinin merkezinde, yenilikçi Ar-Ge kültürü, disiplinli mühendislik yaklaşımı ve yüksek nitelikli insan kaynağı yer alıyor. Biz teknoloji geliştirmeyi yalnızca stratejik bir yetkinlik değil, aynı zamanda ulusal bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Bu anlayışın temelleri, kurucumuz Hakan Altınay’ın 1994 yılında Türkiye’nin ilk altı eksenli endüstriyel robotunu geliştirmesiyle atıldı. O dönemde atılan bu adım, yalnızca bir girişim değil aynı zamanda Türkiye’de mühendislik kabiliyetine güvenin simgesiydi.

Altınay açısından asıl dönüm noktası, savunma sanayine giriş yaptığımız dönem oldu. Bu alandaki ilk projemiz, kullanım ömrünü tamamlamış mühimmatların çevreye zarar vermeden, tamamen insansız sistemlerle imha edilmesini sağlayan MAAT Projesi’ydi. NATO tarafından da sertifikalandırılan bu proje hem insan hem çevre güvenliğini esas alırken ekonomik fayda da üretti. Böylece yalnızca ülkemiz için değil, dost ve müttefik ülkeler için de değerli bir çözüm haline geldi.

MAAT Projesi ile kazandığımız mühendislik tecrübesi, bizi kısa sürede Türk savunma sanayiinin en stratejik projelerine taşıdı. Bugün Altay Tankı, Milli Muharip Uçak KAAN, HÜRJET, HÜRKUŞ, GÖKBEY ve MİLGEM gibi ülkemizin sembol projelerinde kritik alt sistemler geliştiriyoruz.

2024 yılında gerçekleştirdiğimiz halka arz, bu yolculuğumuzun ikinci büyük dönüm noktası oldu. Bu adım, sermaye yapımızı güçlendirmenin ötesinde, sürdürülebilir büyüme vizyonumuzu küresel ölçekte bir kurumsal yapıya dönüştürmemizi sağladı.

Altınay Teknoloji Grubu, geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Böyle kompleks bir yapıda çevikliği ve inovasyonu korumak için nasıl bir yönetim modeli uyguluyorsunuz?

Altınay Savunma Teknolojileri’nin yönetim modeli, yıllar içinde mühendislik disiplininden doğan güçlü bir proje kültürü üzerine inşa edildi. Bu yapı, bizi bugün bulunduğumuz noktaya taşıyan sağlam bir temel oluşturdu.
Ancak savunma sanayiinde ölçeklenebilirlik, sürdürülebilirlik ve ihracat gibi hedeflere ulaşmak için yalnızca proje bazlı bir yapı yeterli değil. Bu farkındalıkla son bir yıldır, ürün yönetimi ve pazarlama entegrasyonuna dayalı yeni bir dönüşüm sürecini başlattık.

Bu dönüşüm, mevcut iş yapış biçimlerimizi ortadan kaldırmak yerine, onların üzerine stratejik bir katman inşa ediyor. Artık Ar-Ge çıktılarımızı sadece teknik başarı olarak değil, pazarda sürekliliği olan ürün ailelerine dönüştürmeyi hedefliyoruz. Ürün yönetimi yaklaşımı sayesinde her bir teknoloji, fikir aşamasından itibaren pazar ihtiyaçları, kullanıcı geri bildirimleri ve üretim kabiliyetleriyle birlikte ele alınıyor.

Henüz genç ama kararlı bir yapılanmadan söz ediyoruz. Bu yapı, Ar-Ge, üretim ve pazarlama fonksiyonlarını aynı çatı altında birleştirerek, gelecekte Altınay’ın sürdürülebilir büyümesinin omurgasını oluşturacak. Uzun vadede amaç; her bir ürünün yaşam döngüsünü, değer zinciriyle birlikte yönetebilen, çevik ama sistematik bir organizasyon yapısı kurmak.

Bu yaklaşım Altınay’ın yanı sıra Türkiye savunma ekosistemine de fayda sağlayacak. Çünkü proje bazlı üretimden ürünleşmiş çözümlere geçiş, kamu ve özel sektör için daha öngörülebilir, erişilebilir ve sürdürülebilir bir tedarik mimarisi anlamına geliyor. Biz bu dönüşümün, sektör genelinde uzun vadeli iş birliği kültürünü güçlendireceğine inanıyoruz.

Yeni yatırımlarımız da bu yapısal değişimi destekliyor. Kocaeli Dilovası’nda kurduğumuz Üretim Teknolojileri Merkezi, Ar-Ge odaklı üretim gücümüzü olgunlaştırırken; İstanbul’da temelini attığımız ve yaklaşık 30.000m2 kapalı alana sahip olacak Altınay Teknoloji Kampüsü, mühendislik, üretim ve ürün yönetimi süreçlerini tek çatı altında buluşturacak stratejik merkezimiz olacak.

Altınay Teknoloji Kampüsü sayesinde ürün çeşitliliğimizi artıracak, uluslararası projelerde daha güçlü bir oyuncu haline gelecek ve inovasyonu doğrudan sahaya taşıyacağız. Böylece hem çevikliği hem üretim kapasitemizi aynı anda besleyen, sürdürülebilir büyümeye odaklı bir yönetim anlayışıyla yolumuza devam ediyoruz.

Yapay zekâ, otomasyon ve dijitalleşme savunma sanayiini dönüştürüyor. Altınay bu teknolojileri üretim süreçlerine ve ürünlerine nasıl entegre ediyor?

Savunma sanayiinde bugün en kritik fark yaratan unsur, yalnızca platform üretmek değil; bu platformları yapay zekâ, sensör füzyonu, otonom kontrol ve güvenli haberleşme katmanlarıyla birlikte düşünmek. Altınay olarak biz de tam bu noktada konumlanıyoruz. Robotik ve hareket kontrolü kökenli bir şirket olmamız, otonomiyi ve dijitalleşmeyi ürünlerimize entegre etmeyi doğal bir mühendislik refleksi haline getirdi.

Öncelikle üretim tarafında konuşayım: Dilovası’ndaki Üretim Teknolojileri Merkezimizde süreçlerimizi dijital ikiz, veri toplama, kestirimci bakım ve kalite izlenebilirliğiyle destekleyen bir mimari kurduk. Böylece tasarımda ortaya çıkan kabiliyet ile sahadaki üretim çıktısı arasında kapalı devre, veriye dayalı bir ilişki kurabiliyoruz. Bu yapı, savunma ürünlerinde gereken tekrarlanabilir kaliteyi ve yüksek hassasiyeti güvence altına alıyor.

Ürün geliştirme tarafında ise yapay zekâ ve otomasyon kabiliyetlerimizi uçtan uca bir yaklaşımla sistemlerimize entegre ediyoruz. IDEF’te sergilediğimiz 4 eksenli SATCOM Pedestali, yüksek hassasiyetli XMotion Sürücü Ailesi ve Yeni Nesil Gimbal Sistemimiz bu anlayışın en somut örnekleri arasında. SATCOM pedestalimizi zorlu coğrafyalarda, özellikle ekvatoral bölgelerde dahi insansız hava araçlarının kesintisiz ve güvenli haberleşmesini sağlamak üzere dört eksenli hareket kabiliyetiyle geliştirdik. Bu sistem, keyhole etkisini ortadan kaldırarak yüksek bant genişliğiyle görev sürekliliğini mümkün kılıyor. Yeni Nesil Gimbal Sistemimiz ise kompakt yapısı, 360 derece sınırsız görüş kabiliyeti ve gece-gündüz görev yapabilen görüntüleme özellikleriyle anlık veri işleme ve görüntü aktarımını mümkün kılıyor. Bu teknolojiler yalnızca askeri operasyonlarda değil, arama-kurtarma ve insani yardım görevlerinde de karar vericilere gerçek zamanlı durum farkındalığı sağlıyor. XMotion tarafında ise yalnızca bir motor sürücüsü geliştirmiyoruz; görev senaryosunu yönetebilen akıllı bir hareket kontrol altyapısı oluşturuyoruz. Böylece mobil kulelerden insansız hava araçlarına kadar farklı platformlar ortak bir dijital omurga üzerinden yönetilebiliyor.

Altınay Savunma’nın bağlı ortaklığı DASAL ile geliştirdiğimiz insansız sistemlerde de otonomi seviyesini sürekli artırıyoruz. PEREGRINE kamikaze İHA, meskûn mahal operasyonlarına uyumlu akıllı yönelim kabiliyetiyle öne çıkarken, BEE-EATER entegre kenetlenme istasyonu sayesinde batarya değişimini otonom olarak gerçekleştiriyor. Tamamen elektrikli yapısıyla 75 kilogram faydalı yük taşıyabilen PUHU-C75 ise piste ihtiyaç duymadan engebeli arazilerde görev yapabiliyor. Bu sistemler, yalnızca askeri sahada değil; afet yönetimi ve insani yardım operasyonlarında da yüksek manevra kabiliyetiyle kritik destek sunuyor.

Sivil alanlarda da yapay zekâ tabanlı çözümlerimizi genişletiyoruz. TUSAŞ ile birlikte yürüttüğümüz projede, orman yangınlarını tespit edip büyüklüğünü analiz edecek yapay zekâ destekli bir gimbal sistemi geliştiriyoruz. Burada asıl yenilik, uçan platformdan çok üzerindeki görüntüleme ve analiz biriminin akıllanması. Bu sayede sistem, çevre güvenliği ve afet yönetimi gibi alanlarda da katma değer yaratıyor.

Ayrıca, robotik ve savunma teknolojilerindeki bilgi birikimimizi medikal sektöre taşımak üzere çalışmalar yürütüyoruz. Bu sayede yalnızca silahlı kuvvetlerin çevikliğini artıran değil, insan ve çevre sağlığına da dokunan, çoğaltılabilir ve ihracata elverişli ürün aileleri geliştiriyoruz.

Bugün Türk savunma sanayii dünyanın radarında. Sizce Türkiye’nin küresel savunma ekosistemindeki en büyük avantajı ve geliştirmesi gereken yönleri nedir?

Türkiye’nin en büyük avantajı, genç, dinamik ve yüksek nitelikli mühendislik kapasitesidir. Bu insan kaynağı yalnızca üretken değil, aynı zamanda hızlı adapte olabilen, yeni teknolojileri özümseyip dönüştürebilen bir yapıya sahip. Savunma sanayiimizdeki bu esnek düşünme kabiliyeti, bizi küresel ölçekte dikkatle izlenen bir aktör haline getirdi.

Bunun yanında güçlü platform üreticilerimiz Türkiye’yi savunma ekosisteminde özgün bir konuma taşıyor. ASELSAN, Baykar ve TUSAŞ gibi şirketlerimiz küresel ölçekte marka haline gelirken; Altınay gibi alt sistem, hareket kontrol ve otomasyon teknolojilerinde uzmanlaşmış firmalar bu gücü derinleştiriyor. Aslında Türkiye’nin başarısı, platform üreticileriyle teknoloji sağlayıcılarının ortak üretim kültüründe yatıyor. Bu sinerji, kendi kendine yeten, sürdürülebilir ve aynı zamanda müttefik ülkelere de teknoloji ihraç edebilen bir savunma mimarisi inşa ediyor.

Geliştirmemiz gereken yön ise bu yapının daha ileri bir seviyeye taşınması; yani teknolojik bağımsızlığın alt bileşenlerde tam anlamıyla sağlanmasıdır. Artık yalnızca platform üretmek yeterli değil; o platformun kalbinde yer alan elektronik, mekanik ve yazılımsal alt sistemleri de yerli olarak geliştirmek zorundayız. Asıl güç, bu kritik bileşenlerdeki derin mühendislik yetkinliğinde saklı. Biz Altınay olarak, elektro-hidrolik tabanlı havacılık bileşenlerinden insansız sistemlere, hareket kontrol teknolojilerinden görev-kritik sürücülere kadar geniş bir alanda bu dönüşümü destekleyen yatırımlar gerçekleştiriyoruz.

Bu yaklaşım, Türkiye’nin savunma sanayiinde stratejik otonomi kazanması kadar, uluslararası arenada savunma diplomasisi gücünü de artırıyor. Çünkü kendi teknolojisini üreten bir ülke, sadece tedarik zincirinde değil; küresel güvenlik mimarisinde de söz sahibi olur. Biz Altınay olarak bu vizyona katkı sunmayı, ulusal bir görev kadar, geleceğe bırakılacak mühendislik mirasının bir parçası olarak görüyoruz.

Önümüzdeki 10 yıl içinde “dünyanın ilk 100 savunma şirketi” arasında yer alma hedefiniz var. Bu yol haritasında hangi adımlar kilit rol oynayacak?

Önümüzdeki 10 yıl için en net hedefimiz, dünyanın ilk 100 savunma şirketinden biri olmak. Bu listeye girmek için gereken ciro bugün yaklaşık 480 milyon dolar seviyesinde. Biz 500 milyon dolar eşiğini geçtiğimizde, Altınay’ı küresel savunma liginde bu konuma taşımış olacağız. Bu hedefe ulaşmak için üç stratejik alana odaklanıyoruz: insan kaynağı, teknoloji ve tesis yatırımları.

İlk olarak, insan kaynağı bizim en güçlü sermayemiz. Bugün 700’ün üzerinde çalışanımız var ve ekibimizin önemli bir kısmını mühendislik ve üretim uzmanları oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde istihdamı artırırken mevcut kadromuzu da yeni teknolojiler, disiplinler arası yetkinlikler ve uluslararası iş kültürüyle güçlendireceğiz. İnsan kaynağımıza yaptığımız yatırım, aslında şirketimizin ölçeklenebilirliğini de belirleyen en kritik unsur.

İkinci olarak teknoloji, büyüme stratejimizin merkezinde yer alıyor. Mikro ve ağır sınıf insansız hava araçları, düşük irtifa hava savunma sistemleri, insansı robot teknolojileri ve yapay zekâ tabanlı çözümler öncelikli Ar-Ge alanlarımız. Bu sistemleri çift kullanımlı, yani hem askeri hem sivil ihtiyaçlara hizmet edecek biçimde tasarlamamız bize önemli bir esneklik kazandırıyor. Aynı zamanda, bu yaklaşım savunma sanayindeki inovasyonu doğrudan toplum yararına dönüştürmemize imkân veriyor.

Üçüncü alan ise üretim altyapısı. Yeni yatırımlarımızla birlikte üretim kapasitemizi ve ihracat gücümüzü artırmayı planlıyoruz. Halihazırda iş stokumuzu iki katına çıkararak yaklaşık 200 milyon dolar seviyesine ulaştırdık. Bugüne kadar 246 projeyi tamamladık, 90 projemiz aktif olarak devam ediyor. Bu performans, hedeflerimizi gerçekleştirmek için hem mühendislik gücümüzün hem de organizasyonel disiplinimizin doğru temellere oturduğunu gösteriyor.

Bununla birlikte, tüm bu alanları uzun vadede birleştiren stratejik çatı, ürün yönetimi dönüşümümüz olacak. Projelerden ürünlere, ürünlerden markalaşmış çözümlere uzanan bu süreç, Altınay’ı küresel ligde sürdürülebilir şekilde konumlandıracak.

Önümüzdeki 10 yılı, yalnızca finansal büyüme hedefiyle değil, Türkiye’nin savunma ekosisteminde küresel bir marka yaratma vizyonuyla planlıyoruz. Bizim için “ilk 100” hedefi bir sonuç değil; sürdürülebilir inovasyon, insan odaklı yönetim ve teknolojiyle şekillenen bir dönüşümün doğal çıktısıdır.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş