Başına iş açanların, hissettiği bir soruna kayıtsız kalamayanların hikayelerinin derleneceği ‘’İcat Çıkaran İşler’’ serisinin ilk girişimi, Fazla Gıda. Fazla Gıda, ‘’atık’’ kelimesini hayatlarımızdan silmek üzere yola çıkmış bir girişim. O halde üretim ve tüketim zincirine olan bakış açımızı etkileyen Fazla Gıda’yı ve kurucu ortağı Olcay Silahlı’yı tanıyalım!
Girişimler bir delilik halinden, çılgın bir hikayeden ya da sahiden içe dert olan bir sorundan doğabiliyor. Fazla Gıda’nın dert ettiği neydi? Bu girişimin doğduğu hikaye nereden geliyor?
Her ne kadar aniden ortaya çıkan bir fikir gibi gözükse de Fazla Gıda’yı kurmak, gıda alanında etki odaklı bir iş yapmak hayat boyu benim için yavaş yavaş çizilmiş bir yol gibi. Çocukluk yıllarımda dedem ile tarlada geçirdiğim zaman, çocuk halimle hasat zamanı döktüğüm ter ve bir ürünün tohumdan filize dönüşmesine, soframızda yer bulmasına şahit olmak gıdanın ne kadar değerli olduğunu bana çok küçük yaşlarda öğretti. Gıda israfı konusundaki ilk farkındalığımı da yine aynı dönemlerde kazandım; bir gün dedem ile tarlaya çapaya gittiğimde büyük bir kamyon yanı başımızdaki boş araziye yaklaşmış onlarca dondurmayı bu alana dökmüştü. Merakla gidip bu dondurmaları alabilir miyiz diye sormuş, olumlu dönüş alınca da topladığım dondurmaları çevre tarlalarda çalışan kadınlara dağıtmıştım. O zamanlar neden bu dondurmaların o araziye atılmış olduğunu anlayamasam da zaman içinde bu hikaye hayatımda önemli bir yere oturdu. Gerek üniversite zamanlarımda gerek Fazla Gıda’nın kuruluşundan önceki kariyer hayatımda hep etki odaklı çalışmayı, bir değer yaratmayı önceliklerim arasında tuttum; dünyanın dört bir yanında sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım, farklı odak alanlarda projeler geliştirerek etkili işler yapma motivasyonu ile çalıştım.
2014 yılında dünyanın dört bir yanından, 13 bin delege ile birlikte katıldığım ve küresel anlamda önde gelen CEO’lar, kurucular, liderler, profesörler ve başbakanlar danışmanlığında Dublin’de gerçekleşen One Young World Zirvesi benim için bir dönüm noktası oldu. 4 gün süren zirve boyunca, dünyanın dört bir yanında farklı küresel problemlere çözüm olmak amacıyla çalışan ve alanında lider konumundaki birçok örnek iş modeli ile tanıştım. Bu örnekler arasında Türkiye’den bir kurumun yer almadığını görmek benim için bir uyanış çağrısı niteliğindeydi. Yaşanan küresel problemler karşısında ülkemizde hayata geçirilebilecek büyük bir girişim potansiyeli mevcuttu fakat somut bir adım henüz atılmamıştı. Zirve sonrası Türkiye’ye döndüğümde; dünya adına etki odaklı, sürdürülebilir bir iş modelini hayata geçirme ve bu alanda gençlere örnek olma sorumluluğunu omuzlarımda hissediyordum.
Bu sorumluluk ile neler yapabileceğim konusunda akademik araştırmalar yapmaya ve dünya çapında örnek olmuş girişim hikayelerini dinlemeye başladım. Mesai saatlerinde mevcut işimi sürdürürken akşamlarımı “Türkiye’de etki odağıyla çalışan ve ölçeklenebilir bir girişimi nasıl kurarız?” sorusuna cevap arayarak geçiriyordum. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı incelerken 13. Sırada yer alan İklim Eylemi bende “Üzerinde yaşayacağımız bir Dünya olmadığı sürece geliştireceğimiz çözümler uzun vadede ne kadar etkili olacak?” sorusunu uyandırdı ve yönümü iklim krizine çevirdim. Zaman içinde hem yaptığım çalışmalar hem de içimde devam eden sorgulamalar ile iklim ve gıda arasındaki ilişkiyi çok daha derinden kavradım ve gıda atığı konusunda bir çözüm geliştirmem gerektiğini fark ettim. Bu sebeple Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 12.3 numaralı madde; 2030 yılına kadar tedarik zincirinin tüm halkaları dahil gıda kaybı ve israfını yarı yarıya azaltma hedefini odağıma aldım ve 2016 yılında ortağım Arda ile birlikte Fazla Gıda’yı kurdum. Fazla Gıda olarak 5 yıldan uzun süredir gıda atığını kaynağında azaltmak ve var olan atıkların en yüksek çevresel, sosyal ve finansal değer ile değerlendirilmesini sağlamak için teknoloji tabanlı, bütüncül atık yönetim çözümleri geliştiriyoruz.
Fazla Gıda için en önemli etmenlerden biri de bağış kültürü. Günümüzde var olan bağış kültürünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bağışlarla sürdürülebilir atık yönetimi nasıl sağlanabilir ve bağışlar nasıl sürdürülebilir olarak yönetilebilir?
Bağış kültürü yaptığımız işler arasında hep farklı bir yere sahip oldu; israfı önleyip çevresel ve finansal etki yaratırken sosyal bir fayda da ortaya koyuyor olmak tarifsiz bir duygu. Yola çıktığımız ilk zamanlarda da ana odağımızda bağış vardı; çalıştığımız firmalar ile başladığımız ilk gıda kurtarma hareketi bağış operasyonları ile tamamlanırdı. Tüm süreçleri firmalar ile yan yana yürütürdük; gıda güvenliğine dair gerekli tüm bilgilendirmeleri yapar, ilgili çalışanlar ile bağışa uygun gıdaları birlikte seçer, araçlara yükleyip ihtiyaç sahiplerine dağıtımını gerçekleştirirdik. Yarattığımız etkiyi böylesine baştan sona deneyimlemek, insanların yüzlerinde o mutluluğu okuyabilmek daha o zamanlardan bizlere doğru yolda olduğumuzu gösterirdi. İşte o ilk zamanlarda gördük ki, mevcut regülasyonlar kurumları bağışa teşvik edecek şekilde düzenlenmemişti ve aktif gıda bankası sayısı yeterince yüksek değildi. İş modelimizi anlatmak ve firmaları atık yönetim ekosistemimize dahil etmek, belediyelerle ve gıda bankalarıyla iş birliği geliştirmek adına Türkiye’nin dört bir yanına yüzlerce ziyaret düzenledik ve bu süreçte ülkemizde gıda bankacılığı alanında büyük bir potansiyel olduğunu daha derinden kavradık. Bu bilinç ile gıda bankacılığı konusunda liderliği üstlenecek bir sivil toplum kuruluşunu hayata geçirme planımızı hızlandırdık ve ülke çapında gerçekleştirilen kamu ajandalarını, bankacılık faaliyetlerini ve farkındalık kampanyalarını yönetmesi için 2017 yılında Gıda Kurtarma Derneği’ni (GKTD) kurduk. O günden bu yana GKTD ve Fazla Gıda olarak çift taraflı bir ağ örerek israf ile mücadelemizi tüm gücümüz ile sürdürmeye devam ediyoruz. Bu anlamda kültürümüzde önemli bir yere sahip olan yardımlaşma, paylaşma güdüsü de bizler için destekleyici oluyor diyebiliriz. İlk operasyonlarımızı dört gıda bankasıyla yürütürken bugün Türkiye’nin dört bir yanında 100’ün üzerinde gıda bankasıyla çalışıyor; platformumuz aracılığıyla 100 binin üzerinde bağış operasyonu gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu çalışmalar ışığında, Gıda Kazanımı Hiyerarşisi’nde de ikinci basamakta yer alan “İhtiyaç Sahiplerine Bağış” önergesinin sürdürülebilir atık yönetiminin vazgeçilmez bir adımı olduğunu söyleyebiliriz. İnsan tüketimine uygun fazla ürünlerin bağış olarak değerlendirmesi, güvenilir gıdaya erişimi artırırken toplumsal bütünlüğün sağlanmasında ve eşitsizliklerin azaltılmasında da oldukça etkili.
Fazla Gıda’nın atık yönetimi konusunda ciddi bir veri takibi söz konusu. Bu veri takibi sosyal etkinizi ölçümlemenizde de yardımcı oluyor mu?
Yönetim bilimci ve yazar Peter F. Drucker’ın “Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz.” sözü atık yönetimi alanında bizim için oldukça anlamlı. Bir sürece başlamadan önce mevcut durumu anlayabilmek ve o duruma uygun tüm çözümleri denkleme ekleyebilmek; sistemi kurduktan sonra ise geliştirilen bu denklemin etkilerini anlayabilmek ve süreci optimize edebilmek için veri takibi kritik bir yere sahip. Fazla Gıda olarak yaptığımız işin baştan sona takip edilebilir ve ölçeklenebilir olmasına önem veriyoruz; tüm operasyonları ilgili platformlarda arşivliyor ve analizlerini gerçekleştirerek etkimizi her geçen gün artırmak için çalışıyoruz. Veri takibi ile çevresel ve finansal etki ölçümleme konusunda çok daha net bir şekilde ilerleyebiliyor olsak da sosyal etkiyi ölçmek biraz daha karmaşık bir süreç gerektiriyor. Geliştirdiğimiz teknoloji tabanlı bütüncül atık yönetim ekosistemi ve Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirdiğimiz operasyonlar sayesinde beş yılda 30 bin tondan fazla gıdanın israfını önlediğimizi ve 75 bin tondan fazla karbon salımının önüne geçtiğimizi veri takip sistemimiz sayesinde kolaylıkla söyleyebiliyorum. Sosyal etki tarafında ise tüm süreçleri yakından takip ederek; takip edilen veriler ve yapılan iletişimler ışığında içgörüler elde ederek bu etkiyi anlamlı kılmak için çabalıyoruz. Bu konuyu bir örnek ile açıklamak ve geçtiğimiz hafta karşılaştığımız bir durumdan söz etmek istiyorum. Ar-Ge ekibimiz tarafından bir Nesnelerin İnterneti (IoT) çözümü olarak geliştirilen ve HoReCa sektöründeki büyük mutfaklarda ve yemekhanelerde gıdanın hangi adımda atığa dönüştüğünü, miktarını ve türünü ölçerek atık azaltıcı aksiyon almayı mümkün kılan Akıllı Tartı Sistemimiz ile fizibilite çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yaptığımız son çalışmaların çıktılarını incelerken 3 gün boyunca bir yemekhaneden çıkan atığın günden güne neredeyse yarı yarıya azaldığına şahit olduk. Burada anladık ki yemekhanede yaptığımız atık takibi misafirleri ve çalışanları arasında bir sorgulama, bir davranış değişikliğini tetiklemiş ve büyük ölçüde israfın önüne geçilmesini sağlamıştı. Bu alanda gerçekleştirdiğimiz akademik çalışmalarda atık takip sistemlerinin atığı %50 oranında azaltabileceğini öngörüyordu, bunu biliyorduk; fakat 3 gün süren çalışmalarda bu öngörüyü deneyimlemiş olmak yaptığımız işe ve geliştirdiğimiz ürüne olan inancımızı perçimledi.
“Atarsanız atık olur, atmazsanız onun ismi fazladır.” sloganı ile harekete geçen Fazla Gıda ekibi; bireylerin ve kurumların da atıktan, fazlaya doğru bir bakış açısı kazanabilmesi için ne gibi stratejiler izliyor?
Bir değer yaratmak, iklim krizini önlemek ve dünyamızı kurtarmak istiyorsak birey ya da kurum fark etmeksizin elimizdeki potansiyel kaynağı görmemiz gerekiyor. Doğrusal ekonominin önerdiği “al-yap-kullan-at” sürecinin gerektirdiği sürekli hammaddeye ihtiyaç duyma hali başta iklim krizi olmak üzere birçok küresel krizin temel sebeplerinden biri. Ana iş modelimiz ile atık oluşumunu kaynağında önleyerek ve var olan atıkların hayvan yemi ve elektrik üretimi gibi başka süreçlerde hammadde olarak kullanılmasını sağlayarak döngüsel ekonominin ilkeleri doğrultusunda hareket ediyoruz. İş modelimize ek olarak hem çalıştığımız kurumlar ile düzenlediğimiz farkındalık ve danışmanlık programları hem de GKTD ile birlikte Türkiye’nin dört bir yanında sürdürdüğümüz gıda güvenliği ve israfı alanındaki savunuculuk faaliyetleri ile kaynak kullanımının daha akılcı ve sürdürülebilir şekilde planlanması için farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. 2021 yılında kullanıcıları ile buluşturduğumuz FAZLA uygulaması da bu anlamda bireyler arasında farkındalığı artırmamız için bizlerin yüzü oldu diyebilirim. FAZLA; market, manav, mezeci, kafe, restoran ve fırın gibi işletmelerin çeşitli sebepler ile (Son Tüketim ya da Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi yakınlığı, kozmetik sebeplerle tercih edilmeme, üretildiği andaki tazeliğinde olmaması gibi) işletme raflarında kalan fakat bütünlüğünü ve lezzetini koruyan ürünlerini, ürün kategorilerine göre sürpriz kutularda bir araya getirip tüketiciler ile en az yüzde 50 indirimli şekilde buluşturmalarını sağlayan bir uygulama. Fakat bizim için bir uygulamadan çok daha fazlası; @instafazla isimli sosyal medya hesaplarımızdan paylaştığımız bilgilendirici içerikler aracılığıyla başta gıda alanı olmak üzere sürdürülebilir yaşama dair takipçilerimizi bilinçlendirmeye çalışıyoruz.
Özetle; israfla mücadelede en önemli adımın farkındalık olduğunu biliyor, hem ekip içinde hem de dokunduğumuz her alanda bu farkındalığı oluşturacak ve insanlarda “Nasıl bir iz bırakıyorum?” sorusunu uyandıracak şekilde ilerliyoruz.
Aslında bir şeyin fazla oluşundansa, tüketilebileceği kadar üretilmiş olması uzun vadeli olarak çok daha iyi bir çözüm fakat özellikle gıda konusunda bu noktaya erişmek oldukça zor. Bu sebeple Fazla Gıda ekibi olarak sizler, uzun vadede oluşturacağınız sosyal etkiyle üretim-tüketim dengesinde de farklılıklar oluşturabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte hayat kalitesinde görülen iyileşme ortalama yaşam süresinin ve nüfusun her geçen gün ivmelenerek artmasına sebep oldu. Bu durum ihtiyaçlarda bir artışa; dolayısıyla üretim ve hammadde kullanımında da hızla yükselen grafikler görmemize sebebiyet verdi. Kaynak ihtiyacının artmasının yanında gıda üretiminin rekabet gerektiren bir sektör olduğunu da göz önünde bulundurduğumuz arz-talep dengesinin sağlanabilmesi ve sektör oyuncularının ayakta kalabilmesi adına üretim eğrisinin daha yüksek tutulması kaçınılmaz bir eylem diyebiliriz. Fakat süreç böyle ilerlerken gıda kaybı ve israfını en aza indirecek aksiyonlar alınması; daha sürdürülebilir gıda sistemlerinin kurulduğu ve herkesin kazandığı bir dünya için oldukça önemli bir yere sahip. Fazla Gıda olarak, gıda firmalarının fazla ürünlerini yönetirken sıkı bir veri takip sürecini de izliyoruz. Bu firmalar ile olan ilişkilerimiz oluşan atığın yönetimi ile başlıyor olsa da elde ettiğimiz veriler aracılığıyla üretim ve tedarik dengelerini anlamlandırıyor; bu süreçleri optimize edebilmek ve israfı azaltmak için veri kaynaklı yol göstericiliği yapıyoruz.
Sürdürülebilir bir dünya için çalışan bir girişim olarak bugün Fazla Gıda’nın elinde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek, dönüştürmek veya hızı ile oynamak isterdiniz?
Yola çıktığımız ilk zamanlar Türkiye’nin dört bir yanındaki gıda firmalarını ziyaret eder, onlara bu fikrimizi anlatırdık. Fazla Gıda için en zor dönemlerden biri de işte bu ilk temasların yaşandığı süreç oldu diyebilirim. Kurumlarda sürdürülebilirlik odağıyla çalışan bir ekibin ya da bu alan için ayrılmış özel bir hedef ve bütçe olmaması sebebiyle tüm sürecin baştan sona en şeffaf haliyle anlatılması ve gerekli matematiğin iletişim içinde olduğumuz ekiplere anlatılması gerekiyordu. Sürdürülebilir sistemler kurmak ilk adımda insan ve kaynak yatırımı gerektirse de uzun vadede hem kurumların hem bireylerin hem de Dünyamızın birçok farklı açıdan kazançlı çıkacağını biliyoruz. Elimde sihirli bir değnek olsaydı tam da bu noktada bir dönüşümü başlatmak ister; kurumların öncelikli olarak üst düzey yöneticilerinin sürdürülebilirliğin bir Ar-Ge çalışması olduğunu, dünya adına etki odaklı çalışmanın bir süreç ve yatırım gerektirdiğini anlamaları için bu değneği kullanırdım.