Sürekli probleme odaklanan, yaşadığı stres nedeniyle işinden ve iş ortamından soğuyan, çalışmayı bir mecburiyet olarak gören ve bu mecburiyetten dolayı mağduriyet hissi yaşayan mutsuz insanların oluşturduğu “çalışan emeklilerin” sayısı azımsanmayacak kadar çok. Sadece kâr elde etmek gibi mutlak bir sonuca odaklanan çalışma anlayışı mikroyönetim, aşırı denetim ve mediokrasi gibi bir takım kurumsal tutumlarla desteklendiğinde, çalışanlar potansiyellerini gerçekleştiremeyeceklerini ve etki alanlarının yok olduğunu hissetmeye başlayıp tutuklaşıyor. Çalışanlarını hayata döndürmek isteyen yöneticiler onlarla sıkı bir iletişim kurarak, işin önemli bir parçası olduklarını hissettirerek, onları cesaretlendirerek bu sorunu aşabilirler. Ayrıca zaman içerisinde zorlayıcı görevler vermek ve iş ilişkisi dışında duygusal bağlar kurarak, onlarla daha yakından ilgilendiğini göstermek de çalışanın motivasyonunu artırabilir.
Talyaa Vardar’ın “Çalışan Emekliler Sendromu” adlı makalesinden uyarlandı.
Ayrıca Halil Aksu’nun “Toplantı Yasak, Kardeşim!” isimli yazısı da ilginizi çekebilir.