Veriler, dijital çağda şirketlerin en önemli varlıklarından biri haline gelirken, verilerden değer ve içgörü elde edilmesi için veri yönetimi elzem. Ancak “büyük veri” kavramı o denli yeni ve geniş ki bu alanın uzmanları bile çok farklı tanımlar ve bakış açılarıyla yaklaşıyor bu konuya.
HBR Türkiye’nin Ekim 2012 sayısında yayınlanan “Veri Bilimcilik: 21. Yüzyılın En Çekici Mesleği” makalesinde karmaşık ve yapılandırılmamış tonlarca veriyi ehlileştiren uzmanların niteliklerinden bahsediliyor. Bu profesyonellerde aranan nitelikler de adeta verilerin kendisi gibi büyük çeşitlilik arz ediyor. En temel ve genel yeteneği kod yazmak olan veri bilimcilerin, bunun yanı sıra yoğun bir merak duygusuna sahip olmaları, bir sorunun derinlerine inip buradaki sıkıntıları test edilebilir hipotezlere dönüştürmeleri gerekiyor. Matematik, istatistik, olasılık ve bilgisayar biliminde sağlam bir temele sahip olmanın yanı sıra müşterilerle de empati kurabilmeleri bekleniyor.
Dünyanın önde gelen veri ambarı şirketlerinden Teradata’nın küresel teknoloji başkanı Stephen Brobst da geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiğimiz bir röportajda aslında en büyük zorluğun teknolojinin kendisinden değil; doğru insanların bulunması ve şirket kültüründen kaynaklandığının altını çiziyor.
Peki, bir şirkette bu analitik beceriler nasıl yerleşik hale getirilebilir ve şirket kültürü veri dostu olacak biçimde nasıl yapılandırılabilir? Stephen Brobst şirketlere şu iki yoldan birini izlemelerini tavsiye ediyor:
1. Veri bilimcileri iş birimleri içerisine entegre edin. Veri uzmanlarını şirkette ayrı bir veri bilimci veya iş grubu oluşturmaktan yerine, pazarlama, risk, finans gibi şirketiniz için hangi alanlar önem taşıyorsa bu birimler içerisine yerleştirin. Böylece bir matriks organizasyonda farklı alanlardaki fikirlerin birbirinden beslenmesini sağlayan bir uygulama ve uzmanlık merkezi yaratmış olursunuz. Farklı birimlerdeki çalışanları örneğin iki haftada bir araya getirerek iş birimleri arasında fikir paylaşabilirsiniz. Pek çok başarılı organizasyon, fonksiyonlar arası fikirler yaratarak bu şekilde işleyiş gösteriyor. İlk zamanlarda bu türden bir işleyişi oturtmak güç olabilir veya bu işe adayabileceğiniz yeterli sayıda veri uzmanı olmayabilir. Bu durumda daha merkezi bir veri kaynağı oluşturabilirsiniz.
2. İş Zekası Yetkinlik Merkezi (BICC- Business Intelligence Competence Centre) oluşturun. Organizasyonlar planlama, öngörü ve analitiğe dayalı karar alımı yetkinliklerini geliştirmek için uzun zamandır bilgi teknolojilerine, iş zekasına, performans yönetimi ve analitik projelerine yatırımlar yapıyorlar. Bununla beraber bütüncül bir bakış açısıyla değil de tek başına ele alınan bu tür projeler çoğu zaman arzulanan sonuçları vermiyor. Sonuç olarak çözümler silolara hapsoluyor, kilit veri ve bilgilere erişim sınırlı oluyor veya tutarsız veriler çıkıyor. Bu türden sorunların üstesinden gelmek ve organizasyonel dönüşümün optimize edilmesi için BICC yapısı son dönemlerde revaçta bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.
BICC tipik olarak IT, analitik ve iş birimlerini bir araya getiren bir matriks organizasyon. Etkili bir BICC’nin hedefi ortak bir dil ve veri sözlüğü yaratmak, programlama, raporlama ve analiz için standartları belirlemeye yönelik “bir yetkinlik merkezi” oluşturmaktır. Bu türden bir yapı büyük organizasyonlarda analitik becerilerini konuşlandırmak için başarıyı belirleyici kritik bir faktör olarak görülüyor. Son zamanlarda BICC’ler ana akım bir fikre dönüşmeye başladı. Türkiye’de de bazı kurumlarda uygulanıyor. BICC genelde iş kısmında yer alan birisine, çoğunlukla CFO veya COO’ya raporlama yapıyor. Yönetim, eğitim ve organizasyonun yetkinliklerinin geliştirilmesine odaklanıyor.
Fakat şirketler içerisinde teknolojik yetkinlikleri güçlendirmek için BICC gibi yeni katmanlar yaratılırken göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörlerden biri bunları salt teknoloji projesi olarak konumlandırmak değil, şirketin yaşadığı sorunlara yanıt verecek, iş değeri oluşturacak şekilde yapılandırmak. Her iş birimine ayrı ayrı çözümler değil, şirket çapında bütüncül bir yaklaşım benimsemek önem taşıyor. BICC ekibi paralellik sağlanması noktasında fayda yaratıyor. Birimler arası ekipler BICC şemsiyesi altında en iyi uygulamaları geliştirip, yerleşik hale getiriyor ve takibini yapabiliyor. Böylece hızla değişen şirket gereksinimleri ve bunları karşılamak için kullanılan araçlar arasında bağlantı kurulabiliyor. Şirket gereksinimleri doğrultusunda geliştirilen iş zekası uygulamaları iş değerini maksimize etme açısından en iyi çözüm olarak görülüyor.
Hangi yolu izlerseniz izleyin, uzmanların üzerinde birleştiği iki nokta öne çıkıyor. Birincisi kendi şirketinizin spesifik gereksinimleri, sorunları ve ihtiyaçları ışığında bir yapı belirlemek ve ikincisi, bunu belirgin iş değeri elde etmek için sadece teknoloji uzmanlarından oluşan değil, farklı birimlerden çalışanların bir araya getirilmesiyle disiplinler arası çözümler üretmek.